S-Thirty-Six✨

1.4K 105 159
                                    

Oylar konusunda kırılıyorum haberiniz olsun...

----

Halüsinasyonlar beynimizin bize oynadığı bir çeşit oyun, odak bozukluğudur. Bize yaşamayan ve cansız ceketi gece karanlığında canavara bile dönüştürebilir, odanın köşesinde size bakan birisinin olduğunu bile hissedebilirsiniz. O kadar güçlüdür.

Halüsinasyon, ilerlediği müddetçe şizofreni gibi büyük sorunlara dönüşebilirdi ama Joonmyeon şizofren olduğunu düşünmüyordu.

İşaret ve orta parmağının arka tarafıyla iki gözünü de ovuşturarak yukarıya baktı. Yok hayır... Gerçekti.

"Joonmyeon, ne oluyor!?" Sehun'un arkasında hissettiği zaman Joonmyeon yaşadığı transtan çıkarak ona döndü. Ağzından birkaç kelime bile çıkaramıyordu. Bedeni şokla kasılmış gibiydi.

"Kendine gel!" Sehun onun yüzüne elinin tersi ile vurduğu zaman bedeni sarılarak geriye yalpaladı. Kendisine o sıra gelmişti tamemen. "O adam... O..."

Sehun yanına gelen Chanyeol'e anlamazlık ile bakmış daha sonra tekrar kendisine dönmüştü. İkisi de onun işaret parmağı ile gösterdiği tarafa bakarak balkon gibi yapılan yerden onlara bakan adamı süzdüler. "Luhan gibi kokuy-Ne!?"

Sehun, Joonmyeon gibi şoklar içerisinde kaldığı zaman Chanyeol anlayarak gözlerini kıstı. Yani bu adam Luhan'ı babası mıydı? "Yok artık..."

Adam hem kurt gibi hem de Luhan gibi kokuyordu bunun başka açıklaması olamazdı tabi. "Yani buranın lideri o mu?"

Hemen arkalarında olan bedene yani Kyungsoo'ya baktı Chanyeol. O ise ürkekçe kafasını sallayınca ağzından uzun bir hırlama sesi çıkarak tekrar adama döndü. "Kyungsoo, senin bize ihanet edeceğini düşünmezdim."

Adamın kalın sesi yukarıdan kulaklara ulaşımda Jongin refleks olarak kolunu uzatıp Kyungsoo'yu arkasına aldı. Etraf savaş alanına dönmüş ama onların grubu zaferle gerilmişti. Ortada rahatça durabilmelerinin nedeni buydu.

Joonmyeon sağ ayağını geriye atarak hafifçe çöktü ve kendisini hafif bir hava dalgası ardında yüksek balkona fırlatıp uzattığı eli ile adamın yakasını kavradı. O bunu yaparken Sehun ve Chanyeol hızla eve girerek yukarıya çıkmaya başlamıştı. "Joonmyeon! O adamı sakin öldürme!!"

Joonmyeon duysa bile duymamazlıktan geliyordu. "Sen misin... Beni ailemden alan kişi... Sen misin!!" Sinirle bağırdığı zaman bu kadar yükseğe zıplayıp onu kavramasını beklemeyen adam şokla ona bakmıştı iki eli onun boğazındaki elini tutarken.

"Onca sene! Sana baba dedim. O kadına da anne dedim. Sizi sevdim ve saygılı davrandım. Kaçtığınızda... O kadının bana gitmem için tokat attığında bile size nefret duymadım! Bunun için miydi!? Ben mutlu olmuşken gelip bize saldırmak mı!? Söylesene!!" Sinirden elaya çalan gözleri delta gözlerine... Simsiyah gözlerine dönmüştü. Boğazı acıyan kadar bağırıyordu.

" Luhan bir aile kurdu, bir oğlu oldu dedik. Mutluluğumuzu geri kazandık dedik... AMA NE SİKİM BUNA KARIŞTINIZ?!" Diğer eli ile onun suratına güçlü bir yumruk geçirdi. Sinirden deliye dönüyordu ki delta da öldürme ve saldırma isteği ile yanıp tutuştuğundan ona gücünden bolca veriyordu.

" Öldür onu... Öldür."

Ağzından neredeyse dumanlar çıkacak gibi hissediyordu. İçinde yanıp tutuşan alev dışarıya fışkıracak gibi hissediyordu. Tırnakları uzuyor, onunla beraber dişleri de uzuyordu. "Öldür..."

"Bekle! Sana her şeyi anlatacağım! Joonmyeon!" Adamın çırpınışları onu biraz olsa da kendisine getirdiği zaman elini bollaştırdı ve anlat der gibi baktı.

Hᴇsᴘᴇʀᴏs § SᴜLᴀʏ ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin