Bildirimler yüzünden asırlar sonra bölüm atmaya karar verdim. Sorun şu ki bir şey tasarlamadım; yine ve yine baştan sağma, salak saçma bir bölüm geliyorrrrr.
Bu arada şunu da söylemeden edemeyeceğim, bence böyle şeyleri okumayın.Okulda kısa süre içerisinde tanınmıştım. Meriçcanberkcim abim, abi kardeş olduğumuzu saklamam gerektiğini söylemişti ama gelin görün ki Götay yüzünden bu da öğrenilmişti. Meriçcanberk'in kızkardeşi olarak anılmama karşın ona abilik dışında duygular besliyordum. Götay bunu yapmamı iğrenç karşılasa da gönül bu ferman dinlemiyor ki... İmkansız acıklı bi aşka düşmüştüm. Ah! ne kötü bi haber bu Sudenazsu, prensesler prensesi, tatlış ve bi o kadar da güzel, seksi wattygörl için... Ağlamamak elde mi????????? Lütfen silin gözyaşlarınızı acıklı aşk hikayeme yeni başladık ve siz şimdiden böyle olmamalısınız, okeeee?
Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açmış, odamdaki banyoya adımlıyordum. Dün gece makyajımı çıkarmadan yattığım için yüzüme renk karmaşası doluşmuştu. Yastığımı betimlemek istemiyorum bile... -Berbat ötesi gaaaaaadd!-.
Çok sıradan bir okul günü yaşadıktan sonra Meriçcanberkin Tofaşkına -uhh ıslandım- binip eve gidiyorduk. Yolda tır saymaca oynarken abiciğimin elinin koluma değmesiyle büyük bir patlama yaşandı. Yanlış anlaşılmaması için belirtmeden geçemeyeceğim gerçek bir patlamadan bahsediyorum... Çocuklar oyuncak kız kaçıran mıdır her neyse onu patlatıyorlardı (aklıma ilk bu geldi, bu patlayan bir şey değilse farklı bi oyuncak koyun işte oraya tşk). Korkuyla irkilip abişkoşkomun yüzüne elimi geçirmiştim. Ah tatlı yarim, ah benim bahtsız aşkım, ah benim bok yüzlü yayık götlüm bu hallere düşecek adam mıydın sen... Meriçcanberk "Ama cınım çok yanıyo yiaaa" diye ağlamaya başlayınca bende göz yaşlarımı tutamamıştım. Nasıl böyle bir şey yapabilirdim, nasıl imkansız aşkitoma kıyabilmiştim, elimi nasıl cinli büyülerle yüzüne değmek suretiyle löp diye yerleştirebilmiştim... İnsan düşünürken ölümü istiyor değil mi? Ben de çok istiyorum.
Abiciğimin yüzünü avuçlarıma alıp burnundan akan sümükleri emmeye başlamıştım. Çok romantik geldiğini biliyorum ama böyle şeyleri arzulamayın çünkü bunlar sadece gerçek aşklarda olur. Kalbinizi kırmak, parçalamak, bölmek istemezdim ama size yalan söyleyemeyeceğim, ağlayabilirsiniz bunu asla yaşayamayacağınız için.
Gerçek aşkım bir bebek gibi parmağını emerek yoluna devam ederken bende tır sayma oyunuma devam etmeye başlamıştım. Burası İstanbulllll çok ses varrrr yoruyor İstanbulllllllllllllllllll.
Amanın tır 4 oldu.
Mmm neyse nerede kalmıştık, heh evet abiciğimin parmağını emmesinde. Bir görseniz o kadar tatlıydı ki, koskoca kıllı bıyıklı adam parmaklarını emcüklüyordu. Keşke beni de...
Ben eve varmamızı beklerken orman yolunda ilerlemeye koyulmuştuk. Wtf ne işimiz vardı bizim burada yani şu anda ne alaka ki???????
-Nereye götürüyorsun beni?
-Eve.
-Eve buradan gidilmiyor ki?
-Tabiki de buradan gidiliyor. EVİMİZE.
-Wtf????-Evimiz mi demişti o????? Hemde üstüne basa basa, belirterek falan yani??? E ohaaaaa!-
-Türkçe konuşsana kızım, ne bu gadlar madlar vetefeler falan yani!!?
-Bak şimdi abiş...
-Abiş mi? Abiş ha. Bana bi de ha! Abiş yani???
-Pardon cnm da yanlış bir şey mi söyledim yane?
-Abinim yani öyle mi???? Bu mudur son kararın? Söylesene Sudenazsu!!!
-Ama yani ne bağırıyorsun şimdi.
Sonlara doğru sesimin iyice kısılmasıyla ağlamaya başlamıştım. Meriçcanberk'in hiç oralı olmadığını fark edince yüzümü gözümü silip makyajımı tazeledim. Ne yani gereken ilgiyi vermeyecekse boşuna mı ağlıycam bide burda? Hahayt salak mıyım ayol ben, burada her şey ilgi s2şi için!
Zar zor taşlı yollarda tofaşın gazabıyla hareket ettiğimiz dakikalar sonunda varabilmiştik gelecekteki kocam abiciğimle evimize. Ev oldukça büyüktü, gergenişşşşş. 38 metre kare kadar falan filan. (Büyük olmadığını biliyorum gereksiz yorum yapmazsanız güzel olur.) E yuh yani abiiiğğğğ dağ sarayı alsaydın oldu olucakkkkk! Çüş falan yane!
Meriçcanberk anahtarı yumuşakça kavrayıp deliğe soktuktan sonra gelen sesle birlikte kapıyı araladı (inanılmaz saçma bi anlatım gerçekleştirdiğimin farkındayım sorry). Açılan odada siyah ve grinin hakimiyeti sürerken beyaz parçalar da yok değildi. Odayı olabildiğince süzdüğümde duvardaki tablolar odanın aksine rengarenk olduğu için çok göze çarpıyordu. Odayı Meriçcanberk'in tasarladığına neredeyse emindim. Zaten başka kim bu kadar zevkli olabilirdi ki...
Şöminenin üstünde son anda fark edebildiğim, diğerlerinin aksine oldukça sade bir tablo daha konulmuştu. Simsiyah bir tablonun asılı olma sebebini henüz anlayamamışken tabloya yaklaştıkça belirmeye başlayan bir ayrıntı yüzüme gülümseme yaymıştı. Ufacık beyaz bir nokta... Ne kadar çok şey anlatıyordu öyle. Odadaki en sade tablo olduğunu düşünürken tüm fikrim büyük bir değişime uğramıştı bile. O, en anlamlı ve en güzeliydi...
-Omaygadddddddd romantik misin yahu sennnnn e yuhhhhh nasıl yaniiiiiiiii!!!
-Ne romantiği? Neyden bahsediyorsun sen? Delirmişsin kesinlikle.
Yaaaa görüyo musunuz şunun minnoşluğunu! Hele hele minnoş minnoş:))))))))) Şapşal şeye bak ya bide saklıyo utanıp. MINCIRIRIM KIZ SENİİİİİİ!!!!!!!
Birlikte sade ve romantizm dolu bir gün geçirdikten sonra geceye doğru annoşumuzun evine gitmek için yola çıkmıştık. Ben, bu sessizlikte eve hiç kimseye görünmeden nasıl gireceğimizi hesaplarken yanımdaki çamyarması "HEYTTT ULAN!" naaralarıyla koridora dalmıştı. Yaaa ne kadar da kibar bi çocuk!
Düşünmeden yazdığım için özür dilemek isterdim ama dilemiycem çünkü gereksiz bir kitap görüldüğü gibi. Bir şeyler bulursam geri gelirim hadi grş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Abim Bir Mafya +18
Ficção Adolescente17 yaşında şehre yeni taşınmış bir kız, gizli mafyaya yakınlaşarak yapılabilecek en büyük hata için ilk adımı atıyor. Ama nereden bilebilir ki işlerin bu kadar sarpa saracağını? Kendini mafyanın ellerine bırakmak onun isteyeceği son şey bile değil...