•8•

1.9K 143 28
                                    

"Benimle konuşmak istemiyor." dedi sesinden belli olan kırgınlığıyla Jimin. İki yıldır kalbinde hissettiği sızı yeniden kendisini gösterirken elindeki telefonu masaya fırlattı ve çaresizce karşısındaki arkadaşına baktı.

"Hala onun peşinde misin sen?" dedi umursamazca telefonuyla uğraşan arkadaşı. Arkadaşı demek doğru olur muydu bilmiyordu ama...aralarındaki mecburi ilişkiye bu ismi vermek daha normal geliyordu onlara. İkisi de aralarındaki kan bağından dolayı beraber takılıyorlardı. Hoş Jimin'in bundan pek bir şikayeti olduğu söylenemezdi. Yanında Namjoon varken..bir nebze de olsa azalıyordu yalnızlığı. Bir nebze de olsa...hissedebiliyordu nefes aldığını.

Jimin düşüncelerinden sıyrılıp Namjoon'un sorusu üzerine her zamanki gibi gözlerini devirerek onu yanıtladı.

"Bunu hala soruyor musun yani?"

"Jimin..sence de artık vazgeçmen gerekmiyor mu?" Jimin'in duyduğu kelimeyle tüm hücreleri titredi. Vazgeçmek...vazgeçmek bu kadar kolayca nasıl dökülüyordu insanların dudaklarından? Hele ki kendisinin yanında olan tek kişinin dudaklarından.

Jimin yıllarca bu kelimeye tutsak yaşamamış mıydı zaten? Yıllarca çektiği acı bunun için değil miydi?Vazgeçmek..kesinlikle Park Jimin'in yapabileceği bir şey değildi.cHele ki vazgeçmek kelimesinin yanında Jungkook'un ismi varsa. Jeon Jungkook...Park Jimin'in vazgeçemeyeceği tek kişiydi.

"Bak biliyorum bu olanlar senin için çok zor dostum. Ama...daha fazla üzülmeni istemiyorum. Anladın mı beni?"

"Hyung...ben..onu istiyorum." dedi titreyen sesiyle Jimin. Dolan gözleri birazdan ağlayacağının habercisiyken Namjoon derin bir nefes alarak çaresiz ona baktı.

"Biliyorum. Ama Jimin...onu zaten bir kere kaybetmişken...birdaha kaybetmeyi göze alabiliyor musun gerçekten?"

"K-kaybetmeyeceğim. Onu kaybetmeyeceğim hyung. Yemin ederim sana. Bu sefer yapmayacağım. Yemin ederim." Namjoon'dan çok kendisini ikna etmeye çalışır gibi konuşan Jimin ile Namjoon burukça gülümsedi. Jimin'in bu hallerini görmek onun fazlasıyla canını yakıyorken ona yardımcı olamamak daha fazla derinlere batmasını sağlıyordu. Namjoon bu işin altından tek başına kalkamayacağını fark ederek telefonunda Seokjin'e kısa bir mesaj yolladı.

-Acilen gelmen lazım. Jimin yine Jungkook hakkında konuşuyor.-

Kendi attığı mesaja gülümserken bu mesajı daha önce kaç kere atmış olduğunu sorguladı. Onlarca kez..belki yüzlerce..hatta binlerce. Kesinlikle abartmıyordu. Zaten Seokjin ile konuştukları tek konu bu değil miydi?Jimin'in Jungkook'a olan takıntısı. Ya da aşkı mı demeliydi bilemiyordu Namjoon. Daha kendisi bile tam olarak ne olduğunu çözememişti.

Düşüncelerini dağıtmak için telefonunu masaya koyarken kafasını salladı. Bakışları asık suratıyla masadaki sigara paketiyle oynayan Jimin'i bulduğunda birazdan olacakları bilerek hemen konuşmaya başladı.

"Çok içmiyorum." Namjoon'un konuşması ile açtığı ağzını kapatmak zorunda kalan Jimin oflayarak paketi ona doğru fırlattı ve kaşlarını çattı.

"Hiç içme." Namjoon ne kadar gözlerini devirmek istese de kendine engel olarak sadece kafasını salladı ve bakışlarını etrafta gezdirerek Seokjin'in gelip gelmediğini kontrol etti. O anda gördüğü kişi ile gözlerini kıstı.

"Siktir." kendine hakim olamayarak mırıldandığı küfürle Jimin şaşkınca ona baktı.

"Ne oluyor be? Neden durduk yere küfür ediyorsun?" Jimin'in sesiyle kendine gelen Namjoon hızla bakışlarını kaçırdı ve masadaki telefonuna göz ucuyla baktı. Siktir...Seokjin nerede kalmıştı?

cross the line▪︎jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin