11- HEMDEM -II-

60 6 0
                                        


BU bölümümüzde geçen bölümün devamıdır.

malum yine kelime aşımı oldu. 

iyi okumalar.

Emre sabah yatağından kalktığı gibi lavaboya gitti yarı uykulu gözlerle beyaz mermere ellerini yasladı aynadaki kendisine baktı sert çehresinde gezdiği bakışları ona geçmişte yaşadıklarını getiriyordu aklına unutulmayan aslada unutulmayacak geçmişini sürekli zihnini yiyip bitiren bedenini kemiren zehir zemberek olan duygular aklını her zaman yoklayacaktı. Sağ eliyle musluğun vanasını tutup suyu açtı büyük avuçlarının içinde su taşıyordu ard arda yüzüne çarptığı su onu bir az kendine getirmişti anlına inen iki tutam saçını sol elinin ıslaklığıyla dağılan saçlarında gezdirdi ensesine iki su vurdu odasına girdi gardalabının yaylı kapısını sesli açtı eline aldığı beyaz gömleğini aldı üzerinden tişörtü bir hırşımla çıkartı gömleğini giydi sabırsızca iliklediği düğmeler yerlerinden sökülecek gibi oluyordu siyah takım elbisesini giyip merdivenlerden ikişerli iniyordu bir yandanda güler ablayı aradı onu alıp elifin evine gidecekti hem onu görmek için hemde bakıcı işini halledecekti hepsi bir bahaneydi maksat elifti. elifi görmek istiyordu onu görmeyince soğuyordu içi. uzun süren telefonun açalmasının ardından tam kapanıcakken güler abla son anda yetişmişti ''alo'' uykulu gelen sesi daha yeni uyandığını belli ediyordu. emre soluk soluğa kalmıştı merdivenlerden inerken ''günaydın benim pamuk şekerim'' kapıyı ardından kapatıp bahçe kapısına doğru ilerliyordu emre ''günaydın da hayırdır bu saatte'' unutmuş olamazdı bugün elife gideceklerini unutmuş olamazdı emre yürüdüğü yerde duraksadı sesini daha bir ciddileştirdi. ''unuttum deme güler abla'' adeta kadın sanki bilerek yapıyordu bütün bunları sanki ''neyi unuttum mu '' bilmemezlikten gelen sesi emreyi daha bir sinirlendirmişti önündeki demir kapının kulpunu açtı ardından kapatıp cebindeki araba anahtarını çıkarttı. ''neyi olucak bu gün eliflere gidecektik hani senin iş görüşmen '' güler ablanın jetonu yeni düşer gibi yaptı. ''aaaa doğru unutmuşum ama daha çok erken oğlum'' sesinde bir hayli unutkanlık sızıyordu. ''desene sen ona elifi görmeye diye'' sözlerinin sonunda kıkırdadı telefonun diğer ucunda.arabasına bindi aynasını kontrol ettikten sonra yola koyuldu. Gözlerinde verdiği gerçekci tebessümün emaresi vardı. Buna cevap vermeyecekti. Duymamazlıktan geldi. ''ne erkeni geç kaldık geç'' sesini yükselterek söyleniyordu telefonun diğer ucundaki kadına. ''hade çabuk ol beş dakikaya oradayım sakın bekletim deme'' uyarısını da yaptıktan sonra sanki karşısındaymış gibi el hareketide yapıyordu.

Yol yorgun, kalp yorgun ,akıl aceleci emre ise yaralı.

...

Sabah içeriyi aydınlatan perdenin arkasında sabırsızca haylaz çocuklar gibi sızan gün ışıkları karanlıktan geriye hiçbir şeyi bırakmamıştı acılardan başka üzüntülerden başka gözlerindeki yaşlardan başka gerçi onlarda kuruyup gitmişlerdi zaman acımasız vicdansızdı her şeyi silip geçiyordu dünü bu günü hatta yarını bir tek silemediği silmemek için bizi direnttiği acılardı geçmişin yaralı günleriydi. 

elif iki saatlik uykunun ardından ayaklanmıştı raporlu olduğu için işine gitmeyecekti sema erkenden kalkıp eve gitmişti oradanda işe gidecekti. elif üstünü değişip annesine yemeklerini yedirdi. egeyi okula yolladı. kendiside dinlenmek için yatağına uzandı o sırada kapı çaldı egenin bir şey unuttuğunu sandı kapıya söylene söylenen yürüdü.

 ''ben sana demedim mi bir şey unut...'' 

kapıyı açtığında sözleri ağzında dizilmişti şaşkınlıkla karşısında gülen emreyle denk geldi bakışları yüzünü süzdü ardından yanında minyon boylu güler ablaya kaydı bakışları beklemiyordu onu bu saatte burada bu gün burada evinde herkülarda emreyi beklemiyordu nereden çıkmıştı şaşkınlığını gizleyemeyen gözleri onu ele veriyordu bu her zaman öyleydi ne zaman şaşırsa iri gözleri faltaşı gibi açılırdı. nerden biliyordu emre onun evini diye düşünürken elif emre onu o düşüncelerden ayırdı.

Lethe- TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin