4. Bölüm

183 7 3
                                    

Yatağın içinde kendime gelmekte zorlanırken dün olanların yalnızca bir rüyadan ibaret olmasını diledim. Ancak öyle olmadığını biliyordum. Kapımın hafif tıklatılmasıyla irkilmiştim.

"Gel."

Söylediğim şeyle kapının aralanması bir olmuştu. Bu hayatta belki de canını hiç mi hiç yakmak istemediğim kardeşim kapıyı araladığında yüzüme sıcak bir gülümseme yayılmıştı ancak o biraz endişeli gibiydi. Bir şey söylemeden içeri girdi ve kapıyı kapattı, birkaç adımla yanıma gelip yatağımın yanına oturdu. Bende doğrulduğumda gözlerimin içine endişeyle bakıyordu. O an Fırat'ın geldiğinden haberdar olduğunu anlamıştım.

"Fırat..."

Sözünü devam etmesine izin vermeden ben konuştum.

"Biliyorum burada, geldi."

Asaf'ın kızgın olduğunu ancak bunu bana yansıtmak istemediğini anlamıştım. Fırat'a beni üzdüğü için gerçekten çok kızgındı bunu ellerini yumruk yapışından anlayabilmiştim.

"Onunla yeniden olmanı istemiyorum. Ondan uzak dur."

Asaf'a sanki delirmiş ve ne dediğini bilmiyormuş gibi baktığımda ifadesi gayet ciddiydi. Taviz vermez  bir maske taktığında aslında Fırat'tan gerçekten ne kadar nefret ettiğini görmüştüm.

"Asaf biliyorum ona kızgınsın..."

"Onunla görüşmeyeceksin ben gayet ciddiyim."

Bu zamana kadar ilk defa sözümü kesmişti. Kalbimde bir sızı oluşurken yatağımdan kalkıp odamdan çıkmıştı. Konu yalnızca benle alakalı olamazdı illaki bir şeyler olmuş olmalıydı. Yatağımdan kalktım ve giyinmek için dolabıma ilerledim. Bu gün yorucu bir gün olacaktı.

Üzerimi değiştirdikten sonra hızla alt kata inip annem ile babama gözükmeden dışarı çıkmıştım. Asaf ortalıkta gözükmüyordu. Kırmızı BMW markalı arabama binip çantamı yan koltuğa fırlattım. Artık üzülmek yoktu, yalnızca hesap sormak var. Belki bir de sevmek... aklımdaki düşünceleri atarak arabamda olan güneş gözlüğümü takıp gaza bastım ve hastaneye doğru yol aldım.

Kısa bir süre sonra hastaneye varmıştım. Arabamı park edip asansöre bindim. Ancak asansör kapanmadan bana tanıdık gibi gelen uzun eller kapının kapanmasına izin vermemişti.

Kapı açılınca bana bakan bir çift kahverengi göz ile karşılaşmıştım. Fırat'la. Kalbim deli gibi atmaya başlamıştı bir anda takınmaya çalıştığım maske yüzümde çatladı ve kırıldı. İçeriye, tam yanıma geldi. Kalbimin sesini duymasından endişe etsem de artık eskisi gibi olmadığımız acı bir gerçekti. Ancak ben onu sevmekten hala memnundum. Onu hala çok seviyordum ama beni sedyede can çekişirken bırakıp gitmesi canımı çok yakmıştı. Tenimin ona dönük olan kısmı alev almıştı sanki. Ama ne o bir söz söylüyordu ne de ben bir kelime.

Derin bir nefes alınca  verememiştim sanki bir an. Uzun ince elleri bir anda acil durum butonuna uzandı ve asansör bir anda durdu. Kalbim deli gibi atarken sesimi yükselttim.

"Ne yapıyorsun?"

Hazla bana dönerek aramızda bir santim kalıncaya kadar yaklaştı. Durduğunda dudağından çıkan içimi gıdıklayan sıcak nefesin esiri olmuştum. Kendimi geri çekmek istesem de bırak yürümeyi kıpırdayamıyordum bile.

"Asıl sen ne yapıyorsun?"

Sorusuna karşılık veremeden aramızdaki o bir santimi de kapattığında eli belime dolanmıştı. Öpüşü hiç de yavaş değil ve eğer beni tutuyor olmasaydı kesinlikle düşebilirdim. Ayaklarım titrerken onun öpücüğüne karşılık vermeye çalıştım. Biz birbirimizle bütünleşirken daha iyi anlamıştım onun ateşiyle benim denizimin ne kadar zıt ama aynı zamanda da birbirlerine muhtaç olduklarını. Onu aslında ne kadar da çok sevdiğimi daha iyi anlamıştım. Her şey artık daha arzuluydu. Asansörün ani hareketiyle benden uzaklaşınca kendiliğinden kapanmış olan gözlerimi açtım.

Son Aşk (İlk Aşk2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin