Bavulumu ağır ağır merdivenlerden indirirken gerçekten heyecanlıydım. Birkaç gün önce yaptığımız toplantıda bu fikir sunulmuştu ve Fırat şaşırtıcı bir şekilde hiç itiraz etmeyip kabul etmişti. Hastanemizden yirmi doktor gelecekti ancak bize bağlı başka hastanelerden de katılım vardı. Her ne kadar ilk başta annem ile babam bu duruma itiraz etse de sonrasında bir şey dememişlerdi çünkü bu benim kararımdı.
Asaf beni gördüğünde hemen bavulumu alarak dışarıda bekleyen Lider'in arabasına doğru ilerledi. Çok değil Deniz, yalnızca dört ay.
Aslında içimden bir ses gitmemem gerektiğini söylüyordu ancak ben o sesi dinlemeyecektim. Oradaki askerlerimize ve diğerlerine yardım etmek görevimiz olmalıydı. Her ne kadar endişeli olsam da kapıyı kapatıp Lider ile konuşan Asaf'a doğru ilerledim. Gergindi, gitmemi hiç ama hiç istememişti. İlk başta çok katı olsa da benim kararım olduğu için bir şey yapamamıştı.
"Gitme. Hala dönebilirsin kararından."
Ona doğru yaklaştım ve kollarının altına girerek sarıldım. En zoru ondan ayrılmak olacaktı.
"Yapma ama, sadece dört ay merak etme döneceğim."
Beni sıkı sıkı sardığında onun kollarından çıkasım gelmemişti. Bir an o saniyelerde takılı kalmak istedim. Sonunda ikizimden ayrıldığımda ağlayacak gibiydi. İlk defa! Ama sanki gözlerinin içinde daha derin bir hüzün vardı. Hiç geçmeyecekmiş gibi...
Çoktan arabaya binmiş olan Lider'in yan koltuğuna geçtim.
"Hoşçakal."
—————
Dolunay Özay'dan
Bir gün önce...Arabamı evimin önüne park ederek evime doğru yürümeye başladım. Bu gün hava soğuktu. Deri ceketimin beni biraz daha ısıtmasını dilerdim ancak o da bir yere kadardı.
Küçük çantamdan çıkardığım anahtarlarla kapımı açarak çabucak içeri girdim. Tam ışığı açacakken biri benden önce davranmıştı. Hafif irkilirsedim ama bir yandan da rahatlamıştım. Asaf. Her zamanki gibi o.
"Ne işin var senin burada?"
Biraz kızgın bir şekilde sorduğum soruya aldanmayarak yaslandığı duvardan bedenini ayırdı ve kolumdaki çantayı alıp portmantoya astı. Kibar bir şekilde elimden tutarak beni yemek masasına götürdü ve...
Masada birçok çeşit yemek, mum ve güller vardı. Her şey eksiksiz bir şekilde hazırlanmıştı. Asaf elimi bırakıp ışığı kapattı ve mumların bizi aydınlatmasına izin verdi.
"İnanamıyorum Asaf..."
Parmağını dudağıma götürerek beni susturdu.
"Şşş..."
Elimi nazikçe tutup beni kendine çekti ve diğer elini de belime sardı. Hafif bir şekilde şarkı çaldığında, müziğin ritminde hafifçe dans etmeye başladık.
Neden yapıyordu bunları? Biz arkadaştık sadece. Bizden olmazdı ki. Ben...ben gidecektim. Lider'le gidecektim oraya. Yardım edecektim onlara, bana ihtiyaçları vardı küçük çocukların, askerlerin...
Aklımdaki düşünceleri süpürüp çöpe attığımda onun koyu renk gözlerinin mükemmelliğine kapılmıştım. Kusursuz yüz hatlarına...
Çok zalimce, ben Fırat'ı sevmiyordum. Aslında o sadece yanlış kararlardan olmuşmuş bir hataydı ancak bunu geç fark etmiştim. Bu hayatıma mal olmuştu. Artık başkasını sevemezdim.Bir anda beni durdurduğunda elimi bıraktı ve ikisini birden belime doladı. Beni biraz daha kendine çekti ve artık nefesi dudaklarımı yalıyordu.
"Gitme."
Gitmek zorundayım. Sana bunu yapmam doğru değil.
"Seni seviyorum. Seni çok seviyorum."
Gözümden bir damla yaş süzülüp dudağımın yanında yavaşladığında Asaf hafifçe eğilip oraya bir öpücük bırakmıştı.
Ondan ayrılmalıyım. Onu bırakmak zorundayım. Kalbini kıramam. Yeniden aynı şeyleri yaşamak istemiyorum. Seni seviyorum Asaf. Seni gerçekten seviyorum. Ama üzgünüm sevgilim, yeniden aynı şeyler olmamalı. Ben yeniden güvenemem. Yeniden olmaz...
Sertçe onu ittim ve ondan uzaklaştım. Göz yaşlarım bir bir gözlerimden dökülüyordu ve onun öptüğü yer alev almıştı sanki.
"Cidden inandın mı sen bu yalana? Bunları hazırlayıp bana bu yalanları söyleyince gerçekten seni seveceğimi falan mı düşündün?"
Asaf resmen yıkılmıştı ben ise göz yaşlarımı tutamıyordum ve onun gözlerine bakamamıştım. Arkamı ona döndüm.
Pes etmedi.
"Dolunay? Sen bu değilsin. Yapma bunu, sakın yapma. Beni kendinden uzaklaştırma. Sen benim sevdiğim kadınsın. Her şeye rağmen pes etmeyen, çok ama çok güzel olan, görüp görebileceğim en akıllı ve en kötü olan kadınsın. Bırak da yanında olayım. Seni iyileştireyim..."
Derin bir sessizliğe bürünmüştü etraf. Salondaki mumlar hafifçe titreşirken yanıma geldi. Yavaşça beni kendine çevirdi. Adeta onun kuklası olmuştum ama olmamalıydım. Benim asla kimseye ihtiyacım olmazdı ve şimdide yoktu. Tekrar olmaz Asaf lütfen...
Ona dönmeme rağmen hala gözlerine bakmamıştım ve istemsizce gözümden yaşlar dökülüyordu. Eliyle çenemden tutup beni gözlerime bakmam için zorladı.
"Gözlerime bak. Yalnızca ama yalnızca beni sevmediğini söyle. Söylersen giderim ve hiç gelmem."
"Git."
Tepkisizdi. Söylediğini yapmazsam gitmeyeceğine emindim ama yaparsam da kesinlikle gider ve geri asla dönmezdi. Göz yaşlarım sel oldu. Yapmak zorundaydım. Onu severken sevmiyormuş gibi yapmak zorundaydım. Birbirimize yakındık ve direk onun mükemmel ötesi gözlerine bakıyordum. Hayatımda yaptığım en zor şey bu olacaktı sanırım.
"S-seni..."
Sesim titremişti. Kahretsin! Ama devam etmeliydim.
"Seni s-sevmiyorum."
O an sanki bütün zaman durmuştu. Asaf'ı o an vurmuştum sanki. Göz yaşlarım görmemi engellerken onun elinden tutmaya fırsatım olmadan sertçe benden ayrılıdı. Gitmişti. Sonsuza dek gitmişti. Ağzımdan acı bir hıçkırık döküldü.
Durmamıştı. Durmazdı ki zaten. Kapının sertçe kapanmasıyla ben yere düşmüştüm. Orada kaldım ve hiç kıpırdamadan saatlerce ağladım. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim. Ama yeniden yapamam, seni Fırat gibi üzemem.
Saatlerce ağlamıştım hiç durmadan. Sonra hafif bir şekilde kapımın tıklatılmasıyla bir anda yerimden sıçradım. O muydu? Kalbim deli gibi atarken göz yaşlarımı sildim ve kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda ise karşımda bambaşka bir yüz vardı. Lider bana baktığında gülen yüzü bir anda solmuştu. Dayanamadım ve bir anda ona sarıldım. O benim eski dostumdu, dert ortağımdı. Belki Asaf'ı ona anlatabilirdim. Ben onun kollarında ağlamaya başladığımda o da bana sıkıca sarıldı ve içeri girerek kapıyı ayağıyla kapattı.
"Tamam geçti, ben yanındayım."
O an annemin onun yerinde olmasını o kadar çok isterdim ki. Halsiz düşüp uyuyuncaya kadar tek kelime etmeden Lider'in kollarında ağladım. İşte o zaman Asaf'ı aslında ne kadar çok sevdiğimi anlamıştım.
I loved, and I loved and I lost you ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Aşk (İlk Aşk2)
Storie d'amoreAdam gitmişti sevdiği için. O her şeye rağmen çekip gitmişti çünkü seviyordu ve kadını üzmek istemiyordu. Ancak kadın başıboş kalmıştı. Kalbi atmamıştı o gidince, yeniden hayata döner miydi? Yeniden aşkını bulabilir miydi? Peki adam her şeye rağmen...