i am so happy

1.3K 100 65
                                    

Salondaki gürültülü sohbet mutfağa kadar geliyor, her zaman kalabalık bir ailenin yalnızlıktan kat kat daha iyi olduğunu bana vurguluyordu.

Evet, gerçekten hesapladığımız gibi 11 kişi olmuştuk ve Utah bizi hiçbir zaman şaşırtmadığı gibi bu sefer de şaşırtmayarak evimize damlamıştı.

Geldikleri ilk saat bolca özlem, sarılma, öpücükler ve bir adet Zayn Malik'in aile içinde ne kadar özlendiğini anlatan cümlelerle geçmişti. Zayn'den arta kalan zaman diliminde beni öpücüklere boğuyorlar, bana karşı özlemlerini dile getiriyorlardı.

Ama bu bi' nevi iyi gelmişti. Trisha'ya sarıldığım her süre zarfında aklıma annem geliyor, sanki sarıldığım kişi annemmiş gibi hissediyordum.
Bu yüzden uzun süre sarılmalardan nefret eden birisi olmama karşın, Trisha bana ne kadar sarılırsa, bende ona aynı sıklıkta karşılık veriyordum ve buna Zayn bile şaşırmıştı.

Annemi çok özlemiştim. Ve bu özlem direkt burnumun ucunu sızlatmıştı.

Ama şu an bunu düşünmenin sırası değildi, çünkü yemekleri tabaklara koymalıydım, kirlileri makinaya yerleştirmeliydim, servis bardaklarına içecek doldurmalıydım, çatal kaşıkları düzeltmeliydim, yaptıklarımın hepsini mutfaktan salona taşımalıydım ve benim bunlar için en az dört kolum olmalıydı!

Keşke Ben10 falan olsaydım. Belki hayat o zaman benim için kolay olabilirdi.

"Zayn!" diye bağırdım, çaresiz bir şekilde. Umarım annesinin 'annesinin gülü' diyerek suratına kondurduğu onlarca öpücüğün arasından sıyrılıp, sevgilisine yardım etmeye hızlı bir şekilde gelebilirdi.

Sesime karşılık bulamayınca bir kez daha bağırdım. "Zayn!"

Derinlerden bir ses geldi. "Geliyorum!"

Koşar adımlarla mutfağa geldiğinde, "Aferin," diyerek alayla güldüm. "Sevgilisinin gülü."

Bana bakışlarını devirip yanaklarını silmeye çalıştı. "Her yerim tükürük oldu ya. Utah bile taşak geçti."

Bu lafına kahkaha atarken, böyle demesine aldırmadım. Ailesini gördüğü için çok mutluydu, kabul etmeyip dalga geçse de gözlerinin içi parlıyordu.

"Neyse, ne için çağırdın?"

Çorba içtikleri için önümde duran kirli kaseleri lavabonun içine koydum. Yarısını sipariş ettiğimiz, diğer yarısını da Zayn'in yaptığı yemeklere bakışlarımı çevirdim. Birkaç çeşit yemek vardı ve kimin ne yiyeceğini kestiremiyordum.

"Annen.." dedim, tabakları işaret ederek. Annen ne yer, diyecekken lafımı böldü.

"Ne? Anancı mı oldun bu saatten sonra?"

"Ne?" Anlamsızca ona bakarken, ne için böyle dediğini anladım. "Şaka gibisin Zayn. Zaten canım burnumda, bir de annene mi küfür edeceğim?"

"Tamam tamam, devam et."

Derin bir nefes verdim. "Annenin-"

"Ya demesene şöyle," dedi gülerek.

"Bak vuracağım bir tane, göreceksin şimdi! Annen ne yiyecek, git onun tabağını hazırla!"

Benden korkuyormuş gibi davranıp hızlıca tabakları aldı ve hepsine birer çeşit yemek koymaya başladı. Bunları yaparken bir yandan yanağımı öpmeyi ihmal etmemişti. "Sakin olur musun?"

Tırnağımı kemirerek göz ucuyla Zayn'e baktım. "Sakin olmalıyım değil mi? Stres bebek için iyi değil."

Zayn, bakışlarını hazırladığı tabaktan ağır çekimdeymişiz gibi yavaşça bana çevirdi. "Ne? Ne bebeği?"

in love w you//zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin