O güzelim gözlerin hakkını hangi ressam verebilir ki?
Sonunda etrafı işaret ederek, taehyung, "LİSA!" diye on kez kadar bağırdıktan sonra müzik daha sakin bir şarkıya geçti ve taehyung başıyla onaylayarak gülmeye başladı. Elini havaya kaldırarak yan odayı işaret etti. Gerçekten tatlı bir çocuktu; neden jimin gibi biriyle
takılıyordu ki?
Gösterdiği yere dönerken duyabildiğim tek şey kendi şaşkın
çığlığım oldu. Lisa diğer iki kızla birlikte salondaki bir masanın
üzerinde dans ediyordu. Sarhoş bir çocuk masaya çıkarak onlara katılırken elleri Steph'in kalçalarına uzandı. lisa'nın çocuğun ellerine vurmasını bekledim ama bunu yapmak yerine sadece gülümsedi ve poposunu ona doğru bastırdı.
Pekâlâ. "Sadece dans ediyorlar, jennie" dedi taehyung huzursuz ifademe bakarak kıkırdarken. Ama sadece dans etmiyorlardı; birbirlerini mıncıklayıp sürtünüyorlardı. "Evet... biliyorum." Benim için doğal bir şey olmamasına rağmen omuz silktim. Ben asla öyle dans etmemiştim; kaiyle bile ki onunla iki yıldır çıkıyorduk. kai! Elimi çantama atarak ondan gelen mesajlara baktım.
Orada mısın jennie? Alo? İyi misin? jennie? Anneni aramalı mıyım? Endişeleniyorum.
Parmaklarım elverdiğince hızlı bir şekilde onu aradım ve henüz annemi aramamış olması için dua ettim. Telefona cevap vermedi fakat ona mesaj atarak kesinlikle iyi olduğumu, annemi aramasına gerek olmadığını söyledim. Daha üniversitedeki ilk hafta sonumda başımabir şey geldiğini düşünürse aklını kaçırırdı.
"Heeeyyy... Jennie!" Lisa dili dolaşarak konuşurken başını omzuma yasladı. "Eğleniyor musun, oda arkadaşım?" Alkolün yoğun etkisi altında olduğu belli bir şekilde güldü. "Sanırım... benim... oda dinmeye başladı, jennie... yani dönmeye," dedi gülerek ve vücudu ileri atıldı."Kusacak," dedim tae'ye. taehyung başıyla onayladı ve onu kollarınaalarak vücudunu omzuna attı. "Benimle gel," diyerek merdivenden yukarı yöneldi. Koridorunucundaki bir kapıyı açıp banyoyu buldu. taehyng onu daha klozetinyanında yere oturturken Lisa kusmaya başladı. Başımı çevirdimama kızıl saçlarını tutarak nazikçe yüzünden çektim. Sonunda görmeye dayanabileceğimden daha fazla kustuktan sonra Lisa sakinleşti ve Taehyung bana bir havlu verdi. "Onu koridorun karşı ucundaki odaya götürüp yatağa yatıralım. Uyuması gerekecek," dedi.Başımla onayladım fakat gerçekte düşündüğüm, onu baygın halde burada tek başına bırakamayacağımdı. "Sen de onunla kalabilirsin," dedi aklımdan geçenleri anlamış gibi.
Birlikte lisa'yı yerden kaldırıp koridorun diğer ucuna kadar yürümesine yardım ettik ve karanlık bir yatak odasına girdik. Homurdanıp duran lisa'yı yatağa yatırdık ve taehyung daha sonra bize bakmaya geleceğini söyleyerek çabucak gitti. Yatakta lisa'nın yanma oturdumve başını rahat ettirmeye çalıştım.Yanımda zilzurna sarhoş bir kız, etrafımda tam gaz devam edenbir parti ve ayık kafayla, hiç bu kadar kötü durumda kalmadığımı düşünüyordum. Bir lambayı yakarak odaya bakınırken duvarlardan birini kaplayan kitaplık hemen dikkatimi çekti. Keyifle kitaplığa yaklaşıp kitapların isimlerine baktım. Oldukça etkileyici bir koleksiyondu; birsürü klasik, çok çeşitli türde kitaplar ve arada en sevdiklerim de vardı.
Uğultulu Tepeleri görünce hemen raftan aldım. Kötü durumdaydı; cildin dağılmaya başlamış olması kitabın kaç kez açıp kapandığım hemen belli ediyordu. Kendimi Emily Bronte'nin kelimelerine o kadar kaptırmıştım ki kapı açıldığında ışığın değiştiğini veya içeri üçüncü bir kişinin daha girdiğini fark etmedim bile."Sen benim odamda ne arıyorsun?" diye gürledi öfkeli bir sesarkamdan. Bu aksam artık iyi tanıyordum.Jimin."Sana odamda ne halt ettiğini sordum," diye tekrarladı ilkindekikadar sert bir tavırla. Dönüp baktığımda uzun bacaklarıyla bana yaklaştığını gördüm; sonra kitabı elimden kaparak raftaki yerine geri koydu.Afallamıştım. Partinin daha kötü olamayacağını düşünüyordum ama şimdi bir de Jimin'in yatak odasında basılmıştım. Kabaca boğazını temizleyerek elini yüzüme doğru salladı."taehyung, Lısa'yı buraya getirmemizi söyledi..." Sesim neredeyse duyulmayacak kadar kısık çıkıyordu. Lisa bir adım daha yaklaşarak nefesini üfledi. Bakışlarıyla elimi izlemesini sağlayacak şekilde yatağı işaret ettim. "Çok içti ve tae de dedi ki...""İlk söylediğinde duydum seni." Bir eliyle darmadağınık saçlarınısıvazladı. Onun odasında olmamızı neden bu kadar umursuyordu ki?Bir dakika...
"Sen de bu kardeşliğe mi üyesin?" diye sordum. Sesimdeki şaşkınlığı gizlemem imkânsızdı. jimin bir kardeşliğe üye olduğunu kesinlikle tahmin etmeyeceğim biriydi."Evet, ne olmuş?" dedi ve bir adım daha yaklaştı. Aramızdakimesafe yarım metreden kısaydı ve geri çekilerek ondan uzaklaşmaya çalışırken sırtım kitaplığa dayandı. "Bu seni şaşırttı mı, jinnie?""Bana jinnie demeyi kes." Beni köşeye sıkıştırdı."Adın bu, değil mi?" Sırıtışından biraz neşelendiği anlaşılıyordu.İç çekerek arkamı döndüm ve kitaplarla burun buruna geldim.Nereye gittiğim konusunda hiçbir fikrim yoktu ama tokat yemedenjimin'den uzaklaşmam gerekiyordu. Ya da ağlamaya başlamadan.Uzun bir gün olmuştu, dolayısıyla çok büyük olasılıkla tokatlamaktansaağlamaya başlardım. Ve bu da ne manzara olurdu ama!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFTER
FanfictionJimin bir uyuşturucu gibiydi; ondan bir parça aldığım her seferinde daha fazlasını istiyordum... ✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩ ·͙⁺˚*•̩̩͙✩•̩̩͙*˚⁺‧͙⁺˚*•̩̩͙✩•̩̩͙*˚⁺‧͙⁺˚*•̩̩͙✩•̩̩͙*˚⁺‧͙ *̣̥☆·͙̥‧❄‧̩̥·‧•̥̩̥͙‧·‧̩̥˟͙☃ ☃˟͙‧̩̥·‧•̥̩̥͙‧·‧̩̥❄‧·͙...