Sen bana, gerçekten sevilmeye değer bir kadının sevgisini kazanabilmek için daha başka erdemlere sahip olmam gerektiğini öğrettin.
Dönüp yanından geçtim."Burada kalamaz," dedi ben yanından geçerken. Tekrar ona döndüğümde dudağındaki küçük küpeyi dişlerinin arasına almıştı. Dudağını ve kaşını deldirmeye karar vermesine neden olan neydi acaba? Çok acımış olmalıydı... fakat dudağındaki halka, dudaklarının ne kadardolgun ve yuvarlak olduğunu daha da vurguluyordu.
"Nedenmiş? Sizin arkadaş olduğunuzu sanıyordum?""Arkadaşız," dedi, "ama odamda kimse kalamaz." Kollarını göğsünde kavuşturdu ve onunla tanıştığımdan beri ilk kez dövmelerinden birini net bir şekilde görebildim. Kolunun ön tarafına, ortasına çizilmiş bir çiçekti. jimin... Ve bir çiçek dövmesi? Gri-siyah desenbu mesafeden güle benziyordu ama çiçeğin etrafında güzelliğini alıpgötüren, zarif biçime karanlık katan bir şey vardı.Hem rahatsızlık duyarak hem de cesaretlenerek güldüm. "Ah...Anlıyorum. Yani odana sadece seninle öpüşüp koklaşan kızlar girebiliyor, öyle mi?" Daha bu sözler dudaklarımdan dökülür dökülmez gülümsemesi yayıldı.
"Orası benim odam değildi. Ancak benimle öpüşüp koklaşmak istediğini söylemeye çalışıyorsan, üzgünüm, tipim değilsin," dedi.Nedenini bilmiyorum ama sözleri beni incitmişti. Jimin de benimtipim olmaktan çok uzaktı fakat bunu ona asla açıkça söylemezdim."Sen... sen..." Onunla ilgili rahatsızlığımı ifade edecek kelime bulamadım. Duvardan gelen müzik sesi sanki kaşıntıyı andırıyordu.Utanmış, sinirlenmiş ve parti yüzünden yorulmuştum. Onunla tartışmaya değmezdi. "Eh... o zaman onu başka bir odaya sen taşı ve ben de yurda dönmenin bir yolunu bulayım, diyerek kapıdan çıktım.
Kapıyı arkamdan çarparak kaparken, partinin bütün gürültüsüne rağmen jimin'in alaycı, "İyi geceler, jinnie "diyen sesini duydum. Merdivenin tepesine ulaşırken yanaklarımdan süzülen yaşları engelleyemiyordum. Üniversiteden şimdiden nefret etmiştim ve daha derslerim başlamamıştı bile. Neden bana biraz daha benzeyen bir oda arkadaşım olmamıştı ki? Şimdi yatağa girmiş, pazartesi için hazırlanıyor olmalıydım. Böyle partilere ait değildim ve böyle insanlarla arkadaşlık etmeye de kesinlikle alışkın değildim.
lisa'dan hoşlanmıştım ama böyle bir sahneyle ve jimin gibi insanlarla başa çıkmak bana göre değildi. Çocuk benim için tam bir muammaydı; neden hep böylesine hödük gibi davranıyordu ki? Ancak onunla ilgili en net hatırladığım şeylerden biri de o kitaplarla dolu duvardı; neden bütün o kitapları biriktirmişti? jimin gibi kaba, saygısız, dövmeli bir hödüğün o inanılmaz eserlerden bir şey anlaması mümkün değildi. Onun okuduğunu hayal edebildiğim tek şey bir bira şişesinin etiketiydi.
Islak yanaklarımı silerken, bu evin yerini veya yurda dönüş yolunu kesinlikle bilmediğimi fark ettim. Bu gece buraya gelmekle ilgili kararımı düşündükçe giderek daha fazla geriliyor ve öfkeleniyordum. Bunu gerçekten iyi düşünmeliydim; her şeyi planlamamın nedeni böyle şeylerin olmasına izin vermemekti. Ev hâlâ dolu, müzik hâlâ çok yüksekti. taehyung ortalıkta görünmüyordu; jungkook'ta öyle. Belki üst katlarda rastgele bir yatak odası bulur ve yerde uyurdum? Orada en azından on beş tane yatak odası olmalıydı ve eğer şansım varsabelki boş bir tane bulabilirdim. Duygularımı gizlemeye çalışmama rağmen gizleyemiyordum ve aşağı inip herkesin beni böyle görmesini istemiyordum. Geri dönerek lisa ile girdiğim banyoyu buldum ve yere oturarak başımı ellerimin arasına aldım. Yine kai'yı aradım ve bu kez ikinci çalışında cevap verdi.
"jen? Saat bir hayli geç, sen iyi misin?" dedi uyku sersemi bir sesle."Evet. Hayır. Oda arkadaşımla aptal bir partiye geldim ve şimdi de bu kardeşlik evinde mahsur kaldım; ne uyuyacak bir yerim var ne de odama dönüş yolunu biliyorum," diye hıçkırdım. Sorunumun ölüm-kalım meselesi olmadığının farkındaydım fakat böyle bir durumadüştüğüm için kendime ne kadar kızdığımı anlatamazdım."Parti mi? O kızıl saçlı kızla mı?" kai şaşırmıştı."Evet, lisayla. Ama o da üst katta sızıp kaldı.""Vay canına, onunla neden dışarı çıktın ki? O çok... sadece seninarkadaş olmak isteyeceğin türden biri değil," dedi ve sesindeki eleştirenton beni daha da sinirlendirdi. Bana her şeyin yoluna gireceğini, yarınınyeni bir gün olduğunu, olumlu ve cesaret verici sözler söylemesineihtiyacım vardı. Böylesine yargılayıcı ve sert olmasına gerek yoktu."Konu bu değil, kai..." dedim iç çekerek ama tam o sırada kapının tokmağı sarsılınca oturduğum yerde doğruldum.
"Bir dakika!" diye seslendim dışarıdaki kişiye ve tuvalet kâğıdıyla gözlerimi sildim ki bu gözlerimdeki kalemi daha da çok yaydı. Makyaj yapmak istemememin nedeni de tam olarak buydu işte. "Seni tekrar arayacağım; birinin banyoya ihtiyacı var," dedim Kai'ye ve itiraz etmesine fırsat vermeden telefonu kapadım. Kapının diğer tarafındaki kişi her kimse şimdi yumruklamaya başlamıştı ve aceleyle gözlerimi silerek kapıyı açarken homurdandım. "Bir dakika ded-"
Ama öfkeli siyah gözler benimkilere dikildiğinde olduğum yerde donakaldım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFTER
FanfictionJimin bir uyuşturucu gibiydi; ondan bir parça aldığım her seferinde daha fazlasını istiyordum... ✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩ ·͙⁺˚*•̩̩͙✩•̩̩͙*˚⁺‧͙⁺˚*•̩̩͙✩•̩̩͙*˚⁺‧͙⁺˚*•̩̩͙✩•̩̩͙*˚⁺‧͙ *̣̥☆·͙̥‧❄‧̩̥·‧•̥̩̥͙‧·‧̩̥˟͙☃ ☃˟͙‧̩̥·‧•̥̩̥͙‧·‧̩̥❄‧·͙...