10. BÖLÜM

206 17 2
                                    

"Bana hayatta en çok kimi sevdiğimi sorduğunu hatırlıyor musun?" diye sordu dudaklarını benimkilere yaklaştırarak.


Başımla onayladım ama üzerinden çok uzun zaman geçmiş gibi geliyordu ve bu soruyu sorduğumda beni dinlediğinden bile emin değildim.


"Seni. Hayatta en çok sevdiğim kişi sensin."


"jimin'i tanıyor musun?" diye sordu namjoon. Namjoon kadar tatlıbiri onu nasıl tanıyor, jimin kampüste bir hayli ünlü olmalıydı."Sayılır. Oda arkadaşım onun arkadaş grubunda. En sevdiğimkişi olduğunu söyleyemem," diye fısıldadım.O sırada jimin'in siyah gözleri bana döndü ve beni duymuşolmasından endişelendim. Duymuşsa ne yapabilirdim? Ama dürüstolmam gerekirse duyup duymaması umurumda bile değildi; birbirimiziumursamadığımızın kendisi de gayet farkındaydı.Ancak namjoon'un onun hakkında neler bildiğini merak ettim vekendimi tutamayarak sordum: "Sen onu tanıyor musun?""Evet... o-"Konuşmayı keserek hafifçe dönerek arkamıza baktı.Başımı kaldırınca jimin'in arkamdaki masaya yerleşmekte olduğunugördüm. namjoon dersin geri kalanı boyunca hiç sesini çıkarmadı vebakışlarım profesörden hiç ayırmadı.


"Bugünlük hepsi bu kadar. Çarşambaya görüşürüz," dedi ProfesörHill ve dersi bitirdi."Sanırım bu en sevdiğim ders olacak," dedim namjoon'a dışarıçıkarken. O da aynı fikirdeydi. Fakat jimin'in yanımızda yürüdüğünüfark edince yüzü asıldı."Ne istiyorsun, jimin?" diye sordum ona kendi tarzıyla yaklaşarak.İşe yaramamıştı ya da doğru şekilde yapamamıştım çünkü doğurduğutek sonuç, Jimin'in eğleniyor gibi görünmesi oldu."Hiç. Hiç. Sadece ortak dersimiz olmasına çok sevindim," dedialaycı bir tavırla ve elleriyle saçlarını sıvazlayıp alnından çekti. 


Bi­leğinin hemen üzerinde tuhaf biçimli bir sonsuzluk işareti dövmesi fark ettim ve ben konturunu incelemeye çalışırken elini indiriverdi. "Sonra görüşürüz, jennie" dedi namjoon izin isteyerek.                                                                                                                                                                  "Arkadaş olmak için sınıftaki en ruhsuz çocuğu bulmuşsun," dedi jimin onun arkasından bakarken. "Onunla ilgili böyle konuşma; tatlı bir çocuk. Senin gibi değil."

Ağzımdan çıkan sert sözler beni bile şaşırtmıştı. Gerçekten de içim­  deki en kötüyü ortaya çıkarıyordu. jimin bana sırtını döndü. "Hersohbetimizde biraz daha enerjik oluyorsun, jinnie.""Bana bir kez daha jinnie dersen..." diye uyardım ve güldü.Bütün o dövmeleri ve piercingi olmadan nasıl görüneceğini zihnimde canlandırmaya çalıştım. Onlarla bile çok çekiciydi ama sevimsiz kişiliği görünüşünü mahvediyordu.


Yurda doğru yürümeye başladık ve yirmi adım kadar atmıştık ki, "Bana bakmayı kes!" diye seslendi ve ben daha verecek bir cevap bulamadan bir köşeden dönerek yürüyüş yollarından birinde gözden kayboldu.








AFTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin