15. Bölüm

193 16 6
                                    

"Beni iyileştirmişti ve o bunu yaparken, ben onun güzelim ruhunu paramparça etmiştim."

*̣̥☆·͙̥‧❄‧̩̥·‧•̥̩̥͙‧̩̥˟͙☃ ☃˟͙‧̩̥·‧•̥̩̥͙‧̩̥❄‧·͙̥̣☆*̣̥

Kendime hâkim olamadan, elim bu saray gibi evde tanıdığım tek odanın kapı tokmağına uzandı. jimin'in yatak odasının kapısı kolaylıkla açıldı. Kapısını her zaman kilitlediğini söylerdi ama öyleolmadığını görebiliyordum. Öncekinden farklı görünmüyordu ama bu kez oda ayaklarımın altında dönüp duruyordu. Uğultulu Tepeler raftaki yerinde değildi fakat onu komodinin üzerinde, Aşk ve gururun yanında buldum. jimin'in romanla ilgili yorumlarını hatırladım. Daha önce okumuş olduğu belliydi -üstelik anlamıştı da- ki bu bizim yaş grubumuzda, özellikle de bir erkek için oldukça ender görülen bir şeydi. Belki de daha önce ders için okuması gerekmişti; evet, nedeni bu olmalıydı. Ama Uğultulu Tepeleri neden çıkarmıştı ki? Kitabı ala­rak yatağın üzerine oturdum ve kitabı ortasından bir yerden açtım.


Gözlerim satırlarda dolaşırken baş dönmem kesildi. Kendimi Catherine ve HeathclifPin dünyasına o kadar kaptır­mıştım ki kapı açıldığında duymadım. '"Odama Kimse Giremezin hangi kısmını anlamadın sen?" diye gürledi jimin. Öfkeli yüzü beni korkutmuştu ama nedense aynı zamanda komik de gelmişti

"A - affedersin. Ben-""Çık dışarı," diye kükredi ve öfkeli gözlerle ona baktım. Votka hâlâ vücudumdaydı ve etkisindeydim jimin'in  bana bağırmasına izin ver­meyeceğim kadar güçlüydü."Böyle hödük gibi davranman gerekmez!" Sesim istediğimden daha yüksek çıkmıştı.jimin öfkeden deliye dönmüş bir halde tepeme dikildi ve bana dünyanın en berbat insanıymışım gibi hissettirince artık sabrım taştı. Bütün özdenetimim yerle bir oldu ve farkında bile olmadan zihnimi kemiren bir soruyu soruverdim."Benden neden hoşlanmıyorsun sen?" diye sordum başımı kaldırıpyüzüne bakarak.Bu haklı bir soruydu ama dürüst olmam gerekirse zaten incinmişolan egomun, cevabı kaldırabileceğinden pek emin değildim.

Jimin bana öfkeyle baktı. Saldırgan ama kararsızdı. "Bana bunu neden soruyorsun?"

"Bilmiyorum... çünkü ben sana daima nazik davrandım ve sense her seferinde bana kaba davrandın." Ardından ekledim: "Üstelik ben bir noktada gerçekten arkadaş olabileceğimizi sanmıştım." Bu kendi kulağıma bile o kadar aptalca geldi ki cevabını beklerken parmakla­rımla burun kemiğimi sıktım."Biz mi? Arkadaş mı?" Bir kahkaha patlatarak ellerini salladı."Neden arkadaş olamayacağımız gayet açık değil mi?""Bana göre değil.""Eh, başlangıç olarak fazlasıyla tutucusun; muhtemelen mahal­ledeki diğer evlerin hepsine benzeyen mükemmel, küçük model birevde filan büyüdün. Ailen muhtemelen sana istediğin her şeyi aldı ve hiçbir şeyin yokluğunu hissetmedin. Aptal ekose eteklerine bir bak, gerçekten hangi on sekizlik böyle giyinir?"Ağzım açık kaldı. "Benimle ilgili hiçbir şey bilmiyorsun, senizüppe serseri! Hayatım hiç de öyle değil! Ben on yaşımdayken alkolikbabam bizi terk etti ve annem beni üniversiteye gönderebilmek içincanım dişine taktı. Faturalara yardım edebilmek için on altı yaşımda çalışmaya başladım ve giysilerimi de seviyorum', etrafındaki bütün kızlar gibi sürtük giysileri giymediğim için üzgünüm! Dikkat çekmek ve farklı olmak için bu kadar uğraşan biri için, senden farklı olan in­sanlara karşı inanılmayacak kadar yargılayıcısın!" Bunları çığlık çığlığa söylerken gözlerimin dolduğunu hissediyordum.

AFTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin