8.bölüm

255 19 21
                                    

                                                                                                "Hayatın boyunca sevdiğin tek kişi olmak istiyorum; o zaman benim olursun."

 

O inanılmaz siyah gözlere bakarken daha önce renklerini fark et­mediğimi aniden anladım. Ancak bunun nedeninin, o ana kadar jimin'in benimle hiç gerçekten göz teması kurmamasıydı.        İnanıl­mayacak kadar derin, şaşkın yeşil gözler. Ben yanından geçip giderken Jimin hemen bakışlarını kaçırdı. Kolumu yakalayarak beni geri çekti."Dokunma bana!" diye bağırdım kolumu sertçe çekerken.'Ağlıyor muydun sen?" diye sordu meraklı bir tavırla. Bu jiminolmasa, gerçekten benim için endişelendiğini düşünebilirdim."Sadece beni rahat bırak, jimin."Önüme geçti ve uzun vücudu yolumu kesti. Bu gece onun oyun­larına daha fazla kazanamazdım."jimin, lütfen. Sana yalvarıyorum; zerre kadar özsaygın varsa beni rahat bırakırsın. Yorumlarını lütfen sadece yarına sakla. Lütfen." Sesimdeki utancı ve umutsuzluğu duyup duymadığından emin de­ğildim. Sadece beni rahat bırakmasına ihtiyacım vardı.Ağzını açmadan önce gözlerinde küçük bir şaşkınlık pırıltısı beliripkayboldu.


 Sesi çıkmadan önce bir an beni izledi. "Koridorun ucunda uyuyabileceğin bir oda var. lisayı da oraya yatırdım," dedi. Başka bir şey söylemesini bekledim ama söylemedi. Sadece düz düz bana baktı. "Tamam," dedim sakince ve önümden çekildi.                                                                                 "Soldan üçüncü kapı," dedi ve koridordan uzaklaşarak kendi odasına girip kapıyı kapadı. Bu da neydi böyle? Hiç kaba bir yorum yapmayan bir jimin? Ertesi gün onunla karşılaşırsam yine boyumun ölçüsünü alacağımı biliyordum. Muhtemelen tıpkı benim derslerimi planladığım gibi bütün art niyetli yorumlarını planladığı bir ajandası vardı ve yarın gündeminde kesinlikle ben olacaktım.

Soldan üçüncü oda, jimin'inkinden çok daha küçük ve iki kişilik iki yatağı olan bir odaydı. Onun geniş odasına kıyasla, bir yurt odasına daha çok benziyordu. Acaba lider filan mıydı? Daha olası bir ihtimal, herkes ondan korkuyordu ve o da zor kullanarak en geniş odayı al­mıştı. lisa pencereye yakın olan yatakta yatıyordu. Ayakkabılarımı çıkardım ve kapıyı kilitleyip diğer yatağa uzanmadan önce lisa'nın üzerine bir battaniye örttüm.Uykuya dalarken zihnim karmakarışık düşüncelerle, bulanık gül görüntüleriyle ve öfkeli, siyah gözlerle doluydu.  


Uyandığımda önceki gece beni bu yabancı odaya getiren olayları hatırlayabilmem için bir an geçmesi gerekti. lisa hâlâ uyuyor, ağzı iyice açık bir halde sevimsizce horluyordu. Onu uyandırmadan önce yurda nasıl döneceğimizi öğrenmeyi beklemeye karar verdim.Hemen ayakkabılarımı giydim, çantamı aldım ve odadan çıktım. jimin'in kapısını mı vurmalıydım, yoksa taehyung'u bulmaya mı ça­lışmalıydım? Nate bu kardeşliğe üye miydi? jimin'in organize bir sosyal gruba üye olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi; dolayısıylabelki taehyung'da üyeydi.


Koridorda uyuyanların üzerinden atlayarak aşağı indim."tae?" diye seslendim bir cevap duymayı umarak. Sadece salonda en azından yirmi beş kişi uyuyordu. Zemin kırmızı bardaklar ve çöplerle doluydu. O dağınıklığın ve pisliğin arasından yolumu bulmak zordu fakat aynı zamanda üst kattaki koridorun, orada uyuyanlara rağmenaslında ne kadar temiz olduğunu anlamamı sağladı. Mutfağa ulaştı­ğımda temizliğe başlamamak için kendimi zor tuttum. Bütün kardeşlik üyeleri bir araya gelirse, burası ancak bütün bir günde temizlenirdi.


jimin'i bütün bu çöpleri temizlerken görmeyi çok isterdim ve budüşünce zihnimden geçerken kendimi tutamayarak hafifçe kıkırdadım."O kadar komik olan ne?"Arkamı döndüm ve jimin'i elinde bir çöp poşetiyle mutfağagirerken buldum. Koluyla tezgâhın üzerini süpürdü ve bütün bardaklarıpoşetin içine döktü."Hiç," diye yalan söyledim. "tae'de burada mı kalıyor?"   Bana aldırmadan temizliğe devam etti."Kalıyor mu:'" diye sordum tekrar, bu kez daha sinirli bir tavırla."Bana tae'nin burada kalıp kalmadığını ne kadar çabuk söylersenben de o kadar çabuk gidebilirim."


Tamam, şimdi ilgimi çektin. Hayır, burada kalmıyor. Sana kar­deşlik üyesi gibi mi göründü?" Alaycı bir tavırla güldü."Hayır ama sen de görünmedin," diye tersledim ve dişlerini sıktı.Etrafımdan dolaşarak kalçamın yanındaki dolabı açtı ve bir kâğıthavlu rulosu çıkardı."Buralardan geçen bir otobüs var mı?" diye sordum cevap ver­mesini beklemesem de."Evet, bir blok kadar ötede."Mutfakta onun peşinden gittim. "Bana yerini söyleyebilir misin?""Tabii. Bir blok kadar ötede." Alaycı bir tavırla gülümsedi.Gözlerimi devirerek mutfaktan çıktım. jimin'in önceki gece sergilediği anlık medeniyet belirtisi tek seferlik bir şeydi ve bugün bütün gücüyle yine bana yüklenecekti. Geçirdiğim geceden sonraonun yakınında olmaya tahammül edemezdim.


lisa'yı uyandırmaya gittim, beklenmedik şekilde kolay uyandı vebana gülümsedi. Bu lanet olasıca kardeşlik evinden çıkmaya benimkadar hazır olduğunu görünce sevindim."jimin bir blok aşağıda otobüs durağı olduğunu söyledi," dedimbirlikte merdivenlerden inerken."Lanet olasıca otobüse binmeyeceğiz. Bu serserilerden biri biziodamıza geri götürür. Muhtemelen sadece seninle uğraşıyordu," dedielini omzuma koyarak. Mutfağa girdiğimizde jimin'i fırının içindenbirkaç bira kutusunu çıkarırken bulunca lisa aniden otoriter birtavır takındı. "jimin, artık bizi geri götürmeye hazır mısın? Başımzonkluyor.""Evet, tabii, sadece bana bir dakika ver," dedi jimin başındanberi bizi bekliyormuş gibi.






AFTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin