(Kaç gündür hastayım bee, ama döndüm artık buralardayım hehe:)
*Dediğimi tekrar hatırlayım bu kitap jon ve lyanna ilişkisine odaklanıyor yani büyük çoğunlukla ikisinin sahnelerini yazacağım, evlendikleri bölümde de kitabı bitiririm herhal :) *Jon gözlerini kıstı, yanyana yürüyen üç kız vardı. En kısası büyük ihtimal Arya'ydı, ondan biraz uzunu Sansa, ve ikisinden uzun olan Lyanna olmalıydı. Jon gülümseyip onların peşinden gitti. Üçüsünün iyi anlaşmasını çok istiyordu. Onlara yaklaştığında Arya'nın sesini duydu. "Sus artık Sansa." Sansa onu itiledi. "Arya!" Sonra Lyanna'nın kahkahasını duydu. Bu ses ona her şeyden daha çok huzur veriyordu. "Bayanlar." Üçüsü aynı anda ona döndü. Arya koşarak Jon'a sarıldı. O sırada Lyanna ile bakışıyordu. "Jon. Sansa'ya susmasını söyle. Bir kez bile nefes almadı." Jon güldü, Lyanna ona eşlik etti. "Kabul et Arya, bizi kıskanıyorsun." Arya sinirlendi ve yerden kar alıp Sansa'nın yüzüne attı. "Arya!" Arya'nın kahkahaları yankılandı bu kez. Jon Arya'yı zapetmeye çalışırken Lyanna Sansa'nın üzerindeki karı silkeledi. "Jon ona artık durmasını ve bir hanımefendi gibi davranmasını söyle." dedi Sansa. Arya ona dil çıkardı, Jon Arya'nın önüne çöktü. "Arya. O senin ablan. Belki biraz saygılı olmayı deneyebilirsin, hm?" Arya yine Sansa'ya dil çıkarıp koşarak uzaklaştı. "Bizi kıskandığına eminim." Jon gülümsedi. Sansa ikisine baktı. "Herneyse, ben ona yetişeyim. Şimdi babamı arıyordur şikayet etmek için." Lyanna'ya döndü. "Prenses." deyip referans yaptı. Jon'a dönüp gülümsedi ve yanından geçip oradan uzaklaştı. "Sansa. Çok güzel bir kız. Arya'da öyle." Jon başını salladı. "Onun hakkındaki iddiamızı hatırlıyor musun?" Lyanna gülüp başını salladı. "Sana demiştim." İkisi de güldüler. "Sansa tıpkı annesi gibi, tam bir hanımefendi ve bir leydi gibi davranıyor. İleride tüm erkeklerin peşinden koşacağına eminim." Jon yüzünü buruşturdu. Bu fikir hoşuna gitmemiş gibiydi, Lyanna onu görünce gülümsedi. "Ama Arya... İkisi birbirinin zıttı gibi." "Beni yargılama ama bazen ona bakınca senin küçüklüğünü hatırlıyorum." Lyanna güldü. "Hayır, bunda sana katılıyorum. Onda kendimi görüyorum. Ama o Sansa gibi bir kızkardeşe sahip olduğu için çok şanslı. İleride bunu anlayacak." Gözlerini yere odakladı. "Bir kızkardeşim olmasını her şeyden çok isterdim. Elena'ya sahip olduğum için çok şansıyım elbet. Ama bilirsin, kendi kanımdan bir kızkardeşim olması her şeyi değiştirirdi." Jon başını salladı. "Keşke annem ve babam benim gibi bir çocuğa sahip olmasaydı." Jon Lyanna'ya baktı. Ağlıyor gibiydi. "Benim doğumum, ikisini ayrı düşürdü. Babam onu çok özlüyor, biliyorum. Bana bakınca onu gördüğünü ve ne kadar şanslı olduğunu söylüyor. Ama onu unutamıyor, o kadar belli ki. Ve ben evlenince yapayalnız kalacak, yaptığım her hareket ve her karar onu bitiriyor gibi hissediyorum. Annemi tanımamama rağmen ona karşı ölçülemez bir hasret çekiyorum. Her gece onu düşünüyorum. Ve özellikle Kışyarı'nın soğuk odalarında, çok acı bir suçluluk çekiyorum. Koridorlarda dolaşıp hangi odada öldüğünü düşünüyorum. Beni doğurmak için kendisinden vazgeçtiğini hatırladıkça gözyaşlarımda boğulmak istiyorum." Jon ona doğru yürüdü. "Ve bazen..." Cümlesini tamamlamadan Jon ona sıkıca sarıldı, Lyanna yüzünü Jon'un omzuna gömdü. Bir süre öyle kaldılar, Lyanna ağlamaya devam etti. Jon böyle konuşunca üzülmüştü, onun yaşadıkları gerçekten acıydı. Saf acı. Acısını mutluluğa çevireceğine söz verdi içinden. Lyanna sakinleşti, bu sarılmaya ne kadar ihtiyacı olduğunu düşündü. Sadece bir sarılma. Ama o an ona o kadar iyi gelmişti ki. Belki sebebi Jon'un kollarında olmasıydı, belki onun cenneti Jon'un kolları arasındaydı. Jon Lyanna'nın saçını okşadı. Lyanna geri çekildi, Jon Lyanna'nın çenesini tuttu kendisine bakmasını sağladı. Gözyaşlarını sildi. Alnını öptü ve bir süre dudakları orada kaldı. Bir şey demek istiyordu ama onun söyledikleri karşısında Lyanna'yı teselli edebilecek bir şey bulamıyordu. Sessiz kalmak çözümdü belki de. Jon ona baktı, elinden tutup yürüdü. Lyanna biraz kendine geldikten sonra sordu, "Nereye gidiyoruz?" Jon gülümsedi. Yürümeye devam ettiler, sonunda Jon durduğunda Lyanna önce Jon'a sonra arkasındaki güzel mavi güllere baktı. Hayranlıkla onlara bakarken Jon elinden tutmaya devam etti ve güllerin önünde durdular. Jon Lyanna'ya döndü. Bir süre yüzünü inceledi. "Sana bir tane koparmamı ister misin?" Lyanna ona baktı. "Dikeni eline batmaz mı? Jon gülümsedi. Bir tanesini koparıp tekrar ona döndü. Lyanna elini uzattı. Jon gülü geri çekti. "Gülümsemeden vermem." Lyanna anlamayarak ona baktı. "Sadece gülümsemeni istiyorum." Lyanna düz tavrıyla durmaya devam etti. Jon bir iki adım yaklaştı. "Burayı hatırlıyor musun?" Lyanna ona bakmaya devam etti. Biraz daha yaklaştı. "Seni ilk öptüğüm yer." Biraz sonra Lyanna dayanamayıp gülümsedi. Başını salladı. Jon gülüşünü izledi. Gülü ona uzattı gözlerini ondan ayırmadan. Lyanna gülü aldı koklarken Jon'a baktı. Lyanna onunla bu kadar yakın olmaya alışmıştı. Aslında hep bunu istiyordu, onunla daha yakın olmak. Jon onu izlemeye devam etti. "Ne?" diye sordu sessizce Lyanna. Jon diğer elini tuttu. Biraz daha yaklaştı, Lyanna geri çekilmedi sadece gözlerini kapattı ve düşündüğü şeyin olmasını bekledi. Jon sonunda dudaklarını dudaklarına bastırdı. Narin bir öpücüktü, ikisi de geri çekilmedi. Bir süre öyle kaldılar, sonunda ayrılıp nefes aldıklarında tekrar öpüştüler. Jon diğer eliyle belini kavradı. Mavi gül Lyanna'nın elinden düştü, Jon'un yanağını avuçladı. Öpüşmeye devam ettiler. Kimlerin görüp görmeyeceğini umursamadılar. Burası onların başlangıcıydı. Ve hep öyle kalacaktı.
*Vay be, güzel yazdım gibi 😂*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliçelerin Savaşı:Paralel Evren
Fiksi PenggemarKraliçelerin Savaşı: Tahtın Sahibi kitabının 104. bölümündeki konuşmalardan esinlenerek yazdığım bir kitaptır. ===== Kraliçelerin Savaşı serisinin orijinal senaryosu @sinem_hazal_adlı kullanıcıya aittir. Gerekli izinler alınmıştır, teliflik bir duru...