18.Bölüm

9 5 0
                                    


Hepsi Canmore'a bir umut ile bakıyordu ama savaşın sonucu şimdiden belli gibi görünüyordu kaybetmişti. Yakalanmış büyücüler onları bağlayan zincirleri kırıp savaşabilirlerdi ama ne için hemen burada ölmek için mi ? Birisi zincirlerini kırmayı göze almıştı, onu kısıtlayan zincirler hala üzerindeydi ama uzun sürmeyecekti. Vücudundan gelen kemiklerin kırılma sesi yanlarında ki savaşçılar tarafından duyulduğu anda ilk kılıç hızlıca göğsünü yararak geçti ikincisi ise boynuna saplandı. Zincirlerle birlikte yere düşse de dönüşüm çoktan başlamıştı, Karanlık sis yerde kanlar içinde yatan vücudu sardı. Sis büyüyerek Canmore da dahil her şeyi içine aldı. Sis on metrelerce yükseliyordu, bu kadar büyük olmasına rağmen sisin içinden bir şeyin hareket ettiği görülüyordu ilk önce pençeli devasa bir el sisin en üst kısmından görünerek tekrar sisin içinde kayboldu. Güçlü bir kükreme ardındansa yeniden bir sarsıntı oluştu, karanlık sis tek bir noktaya doğru çekilerek yavaşça dağılmaya başladı. Sarı renkte başka bir örücüydü ama bunun rengi diğer gördükleri sarı örücüye göre biraz daha açık tondaydı, aynı zamanda gördükleri diğer örücülerin iki kez spiral şekilde dönen boynuzları yerine bunun ki düz ve geriye doğruydu. Örücü en az otuz metre boyundaydı yani diğer örücülere göre çok ama çok daha kısaydı. Canmore'u tutan büyücülerin yarısı Örücüyü yeniden kontrol altına almak için Canmore'u bırakmak zorunda kaldı. Yinede var olan zincirler hala Canmore'u tutmak için yeterliydi. Örücünün pençesi toprağı parçalayarak yerde duran savaşçıların bir kısmını savurdu ama bir sonraki saldırısı büyücülerin oluşturduğu bariyere çarparak her şeyi sarstı. Canmore birden başı dönünce neler olduğunu anlamaya çalıştı vücuduna giren zincirlere baktı zırhın Aurasını emerek büyücülere yönlendiriyordu. Örücünün art arda gelen darbeleri bariyeri parçalayarak kalan savaşçıların işini bitirdi. Büyücüler onları koruyacak güçlü bir bariyer oluşturdu içlerinden birisi yanında taşıdığı kılıcı kınından çıkardı kılıcın kızıl rengi ve yaydığı tehlike hissini Canmore onlardan uzak olmasına rağmen olduğu yerden hissedebiliyordu. Büyücü kılıcı taşımakta zorlanıyordu iki eliyle sıkıca kavradığı kılıcı örücüye doğru doğrultsa da kılıç her an elinden düşebilecekmiş gibi duruyordu. Kılıcın etrafında aynı renkte bir büyü alanı belirdi, kılıcın etrafını saran büyü alanından lazeri andıran bir ışık dalgası örücüye çarparak onu geriye doğru itmeye başladı. Sürekli olarak örücüye çarpan dalga bir anlığına durdu saniyeler sonra daha büyük şekilde başka bir dalga örücüye doğru ilerledi. Dalga örücünün kolunu çarparak kopardı. Başka bir dalga daha örücünün göğsüne çarparak parçaladı. Örücü delirmiş şekilde kükreyerek bariyere saldırmaya başladı. Bariyer parçalandığında başka bir dalga örücünün bacağın denk gelerek onu yere düşürdü örücü tek koluyla toprağı kavrayarak onlara doğru sürünmeye başladı. Yeterince yaklaştığında ilk darbesi büyücülerin sadece üç tanesine isabet etmişti. Diğerleri kendilerini korumuştu, örücü biraz daha yaklaşarak yeniden saldırdı. Büyücü kılıcı her an kullandığında vücudu daha da çatlıyordu, kılıcı önünde duran devasa örücünün doğruca kafasına doğrulttu, ışık dalgası örücü büyücülere ulaşamadan önce örücüye isabet ederek son darbeyi vurdu. Örücünün kafatası son dalga ile çatlamıştı ama bu kılıcı kullanan büyücünün de sonu olmuştu. Örücünün vücudunu saran karanlık katman etrafa sarı renkte bir sis yaydı ama sisin içi yine de rahatlıkla görünür haldeydi. Esirlerden birisi bunun ne olduğunu biliyordu yani örücünün yaydığı şeyin ne olduğunu biliyordu çünkü onu yakalamak için en başta onlara yardım etmişti ama yıllar sonra bu hale düşmüştü. Yapacağı şey sisin içinde bulunan herkesi öldürecekti yani bir kısmını öldürecekti. Vücudu alevlerle çevrilip sise temas edince birden büyük bir patlama sis boyunca yayıldı. Patlama sona erdiğinde her şey bulanıktı sis kaybolmuştu büyücülerin çoğu ağır şekilde zarar görmüştü Canmore ise derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Etrafına baktı patlama tahmin ettiğinden daha az yıkıcıydı çünkü gerçekten çok az kişi ölmüştü en fazla dört veya beş kişi hareketsiz şekilde duruyordu bunlardan birisi çoktan ölmüş olan örücüye dönüşen kişiydi. Canmore kalan büyücüleri öldürmeli miydi diye düşünüyordu ama zaten kötü durumdaydılar daha fazla problem oluşturamazdılar. Büyük grubun işi bitmişti şimdi geriye sadece etrafta dolanan küçük grupları halletmek kalmıştı tabi bundan önce elindeki kılıcı yere atarak büyücünün kullandığı kılıcı aldı. Kılıcı yerden kaldırmayı denese de gerçekten ağır olduğunu fark etti. Kalan işi bitirme zamanıydı. Tahmin ettiğinden daha uzun sürmüştü ama iki saat içinde şehri işgal eden herkesi etkisiz hale getirmişti bazıları ise yaptıklarını gördükten sonra teslim olmaya karar vermişti. Şehrin bayrakları aslanı andıran bayraklarla değişerek yeniden gökyüzüne çekildi. Lord uzaktan kalede dalgalanmaya başlayan bayraklara baktı Canmore gerçekten başarmıştı. 

Efsanevi Savaş (Serinin 2. kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin