15.Bölüm

8 6 0
                                    

Lancaster bağırarak olduğu yerden panik halinde sıçradı kafasını bariyere çarpınca yeniden geriye düştü. Bariyere çarpmayacak şekilde oturdu nefes nefeseydi, ne olduğunu görmek için etrafına baktı, kendinden nasıl geçtiğini nasıl bayıldığını bilmiyordu bile. Lancaster korku içinde ileriye baktı en son gördüğü o fener... O fener ölüm lorduna aitti, ileride büyük bir savaş kopuyordu savaşan iki tarafta hiç durmaksızın birbirine saldırıyorlardı bir saniyelik hatta daha kısa bir süre bile durmadan birbirlerine saldırıyorlardı. Lancaster ne hissetmesi gerektiğini şu an da bilmiyordu korkmalı mıydı yoksa hala yaşadığı için mutlu mu olmalıydı ?  Bariyeri zorlayarak çıkmayı denedi ama bariyer güçlü biri tarafından oluşturulmuş gibi duruyordu. Yerde yatan kişinin kim olduğunu görmek için tekrar baktı ilk gördüğünde korkmasına sebep olmuştu çünkü onu ölüm lordu sanmıştı tekrar baktığında bir kez daha korkuya kapılmıştı çünkü yerde ölü yatan kişi ölüm lordlarından birinin ta kendisiydi daha önce konuştukları ölüm lorduydu hatta. Şimdi ise ileride bir savaş vardı, Görkemli gölge birileriyle savaşıyordu ama Lancaster bu mesafeden tam olarak göremiyordu gözleri bulanık görüyordu ve üzerinde garip bir yorgunluk vardı birde kanama hissi. Kanama hissi Lancaster vücudunun kanadığını yeni fark etmişti kolunda derin bir yara vardı ama hareket ettirebiliyordu önemli olanda buydu. Gölgenin kimlerle savaştığını görmeye çalışıyordu aynı zamanda bu bariyerden kurtulmanın bir yolunu bulmalıydı. Windsor ve Canmore... onları anın heyecanından unutmuştu ve yanında görmeyince daha da kötü hissetmeye başladı. Bariyeri zorlayarak çıkmaya çalışırken bir yandan savaşı izledi, mızrağı ile bariyere vurmayı deneyemeyecek kadar dar bir alandaydı. Zırhını giyerek bariyeri zorlamaya devam etti, bariyerden çatlama sesleri gelince kendini zorlamaya devam etti hala nefes nefeseydi. Bariyer parçalandığında Lancaster gölgenin birden kendine doğru ilerlediğini fark etti bu kötüydü hareket etmekte zorlanıyordu ama hiç yoktan bir şeyler yapabilecek durumda sayılırdı. Lancaster gelen saldırıyı karşılamak için hazırlanırken birisi önüne geçti. Lancaster zırhı giyen kişiyi tanıdı. 

Lancaster: Yven ? 

Demesine kalmadan gölge Yven'e çarptı. Yven yerinden bir santim bile oynamadı ama gölgeyi doğruca savaş alanının diğer ucunda olan Atrium'a doğru savurdu. Atrium bariyer oluşturdu, gölge bariyere sert şekilde çarparak durdu Atrium'un oluşturduğu saf ışık mızraklarından birisi gölgenin göğsünden girerek toprağa saplandı. Atrium kılıcıyla altlarında gölgenin daha fark etmediği şekli kılıcıyla toprağı oyarak tamamladı. Şekil bir araya gelince kırmızı renkte parlayarak gölgeyi içinde bıraktı. Gölge oluşan bariyerin için de hapis kalmışken bariyerin içi tamamen kırmızı ışıkla kaplanarak görülmez oldu, bariyerle birlikte gölgede şimdilik yok olmuştu. Yven ile Atrium hemen Lancaster'ın yanına koştu varmaları fazla uzun sürmedi ama Lancaster onlar savaşırken üşüdüğünü fark etti garip bir şekilde sürekli titriyordu vücudun da hafif bir acı hissediyordu tüm vücudunda. 

Lancaster: Ne zamandan beri baygınım ve neler oluyor ? 

Yven: Bir aydır öylece yatıyorsun 

Lancaster'ın ağzı açıldı. Atrium Yven'in kafasına sert şekilde vurdu. 

Atrium: Dalga geçme zaten yeterince korkuyor. 

Yven kafasını tutarak kenara çekildi. Atrium Lancaster'ın titrediğini fark etti nedenini biliyordu ama Lancaster'a sebebini söylerse onun daha fazla panik yapacağını da biliyordu ama söylemesi gerekiyordu da. 

Atrium: Lancaster tamı tamına altı gündür baygınsın tam altı gündür. 

Lancaster yine şaşkın şekilde bakmaya devam etti kendi içinden 'Altı gün mü ?!' diyordu gerçekten altı gündür baygın kaldığına inanmak istemiyordu hem nasıl bayıldı onu bile bilmiyordu tamam dünyanın çatladığını hatırlıyordu ama o kadar gerisi çok karışıktı. 

Efsanevi Savaş (Serinin 2. kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin