Sakinleşemedim.
Duvara attığım yumruk duvarda çukur oluşmasına sebep olmuştu. Her ne kadar elementlerden birini kullanmamış olsam da gizlediğim enerjimle bile duvara çıplak elle zarar vermiştim.
Geri çekilip arkamı döndüm, Olara'yı şimdi öldürmek istemiyorsam ondan uzaklaşmalıydım. Nefes nefeseydim, normalde sadece kaşlarımı çatmakla kalacağım bir olay karşısında kriz geçirecek kadar kontrolden çıkmıştım.
''Hala eksik parçalar var ama bana bir canavarmışım gibi bakmayı kesmeniz için size bildiklerimi anlatacağım. Nasıl baktığınızı taktığımdan değil, henüz katil olmaya meraklı olmadığımdan.'' Evi başımıza yıkmak istemiyordum, onlar da bunu istemedikleri için korkularını kontrol altına alıp sakinleştiler. Herkes neler olup bittiğini merak ediyordu. Bu yüzden odanın diğer tarafındaki masanın etrafındaki sandalyelere oturdular. Ben de en başa geçip derin bir nefes alıp otokontrol sağladıktan sonra en baştan başladım. ''Angel'ı yani ilk taşı almaya gittikten sonra adaya saldıran 15 Tera'yı hatırlayın. Öylesine bir saldırı değildi, bizi oyalamak, dikkati başka yöne çekmek için yapılan bir hamleydi. Adaya sadece Tera değil 2 tane de Aver girmişti o gün. Teraları Liam ve diğerleri öldürürken ben de onlardan habersiz Averlerin peşlerine takıldım, onları ormanın içindeki bir kapıya kadar takip ettim. Toprağın altında bir oda, odadaysa Geçit'i buldum.''
Geçit kelimesi bile büyük bir gerginlik ve şaşkınlığa sebep oldu.
''Kurul'un bile haberi olmadığı odayı Averler elleriyle koymuş gibi buldular. Onlarla odaya girdim. Kapıya benzeyen, taştan 4 sütuna dokunduğum anda sesler ve ışık çıkmaya başladı. Ardından ise onun sesini duydum.'' Başımı kaldırıp onlara baktım. ''İlk Seyra'nın; Elysia.''
Kaybolan kurucularının, Ankar'ı kurtaran ve bir anda yok olan o kızın adını duymak onları bir öncekinden bile daha çok şaşırtmıştı. İnanamayarak bana bakıyorlardı, bir anda hayatlarına girmekle kalmayıp bütün kontrolü eline alan benim karşımda ne diyeceklerini bilemediler. Benim arkamdan odaya girdikten sonra bir köşede oturup boşluğa bakan Liam bile başını kaldırıp gözlerime baktı.
Söyleyeceklerimi toplama adına o gün gerçekleşen olayları, Elysia'nın sözlerini zihnimden tekrar ettim.
Geçmiş
''Belma...'' Birisinin nefes alıp verme sesi topraktan odada yankılandı. Ses hem yakından hem uzaktan geliyor gibiydi. ''Belma... Ada... En güçlü Seyra...'' Artık soru sormayı kesip ortasında sarı-beyaz-mavi karışımı bir ışık saçan dikdörtgen taş yapıttan gelen sesi dinlemeye başladım. ''Seni bekliyordum...''
''Son kez soruyorum! Kimsin. Sen?''
''Ben... İlk Seyra'yım...''
''İlk mi? Senin öldüğünü söylüyorlardı?'' Alaz birçok kez onun Ankar'ın kuruluşundan sonra ortadan kaybolduğundan bahsetmişti.
''Yaşadığım pek... söylenemez...''
Ses resmen kafamın içinde yankılanırken kaynağını tespit etmek imkansız gibiydi. ''Ne demek istiyorsun?''
''Seyra...'' Bir kez daha fısıldadığında etrafımda 360 derece döndüm, oda aydınlanmıştı ama ışık odanın sonunda kesiliyor, merdivenlere ulaşamıyordu. Anlamayarak çatık kaşlarla fizik kurallarını yıkan ışığın kaynağına baktım tekrardan. Fısıltılar, geçitteki ışığın kıvılcıma benzer küçük patlamaları... Mantıklı gelmiyordu. ''Ben... ilk Seyra'yım... Ölmedim... Ruhum hala Ankar'da...''
''Tamam, ruhun Ankar Adası'nda ise... Bedenin nerede?''
''Ben... Ankar'ım...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seyra 2 - Layla'nın Çocukları
FantasySeyra'nın ikinci kitabıdır. .... Tüm duygularının kontrolünü kaybeden ve kişilik çatışması yaşayan Belma Ada, asıl kimliğini ararken tamamen uyanmış güçleriyle ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışır; kendini, geçmişiyle geleceğinin arasında sı...