Kızıl Küre Kırıldı

11 0 0
                                    

Alaz, 2. Nesilden olan çocuğu birkaç saniye mühürle hareketsiz kılıp arkaya bir adım zıpladı ve birkaç kelime fısıldadı. O kadar çok odaklanmıştı ki etrafını saran enerjisinde en ufak dalgalanma yoktu. Kusursuzca arka arkaya saldırılar geliştirmek için iç güdülerini kullanıyordu. En ufak hatası üstünlüğünü bozabilirdi.

Asayı yakalayıp geriye sıçradığı anda parmaklarının ucunda örümcek ipliği kadar ince ipler uzadı. Kollarını savurup hafif görünüşünün aksine jilet keskinliğinde olan ipleri hareketlendirdi. 

Mühürden yeni kurtulduğundan olsa gerek düşmanı saldırıya karşı koymak için hava elementini kullanamadı, refleks olarak kollarını kendine siper etmesi boşunaydı. İpler derisine değdiği anda etinde onlarca kesik oluştu. Kanı toprağa damladı. Kendi kanı, elindeki Ankar halkının kanını örtecek kadar fazlaydı. 

Bu onu durdurmaya yetmedi. Elini savurup rüzgarı Alaz'a doğru yönlendirip kuvvetlendirmiş olsa da Alaz ondan bir adım öndeydi. Parmaklarını ikinci kez savururken bu sefer kendini havada geriye çekmiş ve yerden yükselmişti. Bir kez daha her bir parmağından uzanan ipler düşmanını çevreledi ve ona ikinci hasarı verdi. 

Alaz üçüncü bir saldırının işe yaramayacağının farkında olup az önce boyutta yaptığı kristalleriyle bedenini sararken önünde bir kalkan arkasında ise ateşle ve dikenlerle kaplı uzun, kalın bir zincir oluşturdu. 

Düşmanı, bedenini rüzgar hızında hareket ettirdi, Alaz'a doğru atak yaptı. Rüzgarı kullanarak yerdeki kaya parçalarını savurdu.

İkisi aynı anda harekete geçip saldırdığında yanımdaki kız, ''yapma!'' diye bağırdı, ağlamaya başlamıştı. İkisinin saldırısı ikisinden biri ölene kadar devam edecekti. Alaz'ın saldırıları neredeyse 2. Nesilden birine denk görünüyordu ama gerçekten öyle miydi yoksa düşmanının kendisini küçümsemesini kullanarak zekice ve hızlı saldırılar mı gerçekleştiriyordu, söylemek zordu. 

İkisi de aynı anda silahlarını ateşlediler. Kaya parçaları Alaz'ın kalkanına doğru hareket ederken zincirler 2. Nesil'e zarar vermek için havada savruldu. 

Tam o sırada ikisinin dövüşü tam ortalarında oluşan toprak duvar yüzünden durdurulduğunda odak noktası bana kaydı. 

Onları durduran ben değildim. Arkamdaki Lloyd'un bedeninde tekrar söz sahibi olmuş Ömer'e seslenip, ''niye durdurdun ki şimdi?'' diye sordum.

''Yaptığın saçmalık. Onlar orada savaşırken öylece izleyecek misin?''

''Oradan bakınca 'değer verdiğin insanları koru' sloganıyla yaşayan birine mi benziyorum? Alaz'ın bakıcısı değilim, öfkelendiyse kendi başına halledebilecek yaşta. Ayrıca sen bu işe karışma.''

''Bu savaşta ben de varım, Ada.''

Ayağa kalkıp üzerimdeki toprağı temizledim. Sakura hala yanımda ağlıyordu, Liam ise arada kalmıştı. Savaşta iki tarafı birden korumaya çalışmaları başından hatalıydı. Şimdi zor duruma düşmelerine şaşmamalıydı.

''Senle muhabbet edecek zamanım yok.'' Önüme dönüp başımla Sakura'nın, 9 diye seslendiği oğlanı işaret ettim. ''Sen.'' Ayağa kalkamıyordu ve her yerinde kesikler vardı. Yine de başını kaldırıp bana baktı. ''Ankar'da ne halt ettin?''

''Ne?''

''Oraya saldırdın değil mi? Kime, neden saldırdın? Ne arıyordun orada? Siz ikinizin aranızda ne var? Madem düşman değilsiniz neden Kral'a insan verdiniz ve neden beni arıyordunuz? Anlatman için 3 dakikan var.''

Başta şaşkınlıkla bana baktı. Ardından kahkaha atmaya başladı. Alaz bir an kontrolden çıkacak gibi olsa da ondan önce davrandım. Rüzgar hızında, sahip olduğum tüm enerjimle saldırdım. Sadece 1 saniyeden kısa sürdü. Gözleri açıkken kahkaha atıyordu ve gözlerini kırpmak için kısa bir süreliğine kapatıp tekrar açtığında, bakış açısının tamamı benim buzdan bıçaklarım ile kaplanmıştı. Bir tanesi gözüne 1 santim uzaktaydı, şok olmuştu. 

Seyra 2 - Layla'nın ÇocuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin