Gözlerimi kısıp masaya dikkatle bakarken kafamda kurduğum kronolojik sırayı takip ediyordum.
''Ardından Ejderha Festivali gerçekleşti. İlk o zaman düşman liderinin planlı hareket ettiğini kesinleştirdim. Yaratıkların bazılarının gelişi güzel, yırtıcı bir hayvan gibi sadece saldırmaya odaklı saldırmadıklarını fark ettim. Biri onlara emir veriyor ya da düşünebiliyorlardı. Saldırının bir amacı olduğunu biliyordum, geç fark ettik ama o saldırı 15 Tera'nın saldırısı gibi sadece oyalamak içindi. Bizim zindana kapatıldığımız o an ise...'' Dişlerimi sıkıp yumruğumu masaya geçirmemek için kendimi tuttum. ''O tamamen beni oyuna davet etmek için yapılan bir hamleydi.''
Uzun bir konuşmanın ardından konuşan ilk kişi, tahmin edilebileceği üzere, Rüzgar olmuştu. ''Ne oyunu?''
''Satranç.'' Galaksi'yi aldıktan sonra 3 ay boyunca Ankar'dan uzakta yaşamış, herkesten uzaklaşmıştım. O dönemde sadece Liam nerede olduğumu, yaşayıp yaşamadığımı biliyordu. 3 ayın ardından kafamı topladığımda ise Liam'a da aynı cevabı vermiştim. ''Kral'ın ve benim aramda, bir satranç oyunu dönüyor. Kazanan ne kazanacak bilmiyorum, onun da bildiğini sanmıyorum. Sanki sadece derdi benmişim gibi hissediyorum, birbirimizi kelimelerle ya da davranışlarla ezmeye çalışıyoruz. Sizin, Ankar'ın, Alaz'ın, insanların canları üzerine oynuyor. Her biriniz onun için sadece devrilmesi gereken taşlarsınız.''
Volkan öfkeyle bana baktı uzun zaman sonra. Rüzgar ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışırken Deniz ve Filiz yüzünü buruşturdu. Özellikle Kurul'un hareketlerine dikkat kesilmiştim, başından beri beni farklı gören onların yüzündeki ifadeyi merak etmiştim. Seyralara sonradan baktığımda Adrian ve Liam'ın tepkisiz kaldığını, Chris'in ise yumruklarını sıktığını fark ettim.
''Başta insanlara öfkeli olduğunu düşünmüştüm. Dünyada yaşayan herkesi köleleştirmek ya da öldürmek istediğini söylemiştiniz ama hayır, öfkesi bütün insanlara değil. Öfkesi özellikle size. Element kontrolcüleri ve büyücülere. Ankar'a öfkeli.'' Liam'ın yeşil gözlerine bakmaya çalıştım, sanki inat eder gibi geldiğinden beri göz teması kurmayıp sessizce benden uzakta duruyordu. Sorun her neyse şimdilik yok saydım.
''İlk Seyra onları adalarına hapseden kişi. Ama anlamadığım şey, özellikle seninle ilgilenmesi garip değil mi?'' diye sordu Deniz. ''Nasıl göründüğünü bile bilmiyor.''
''Sanmam.'' Tekrar dikkatleri üzerime çektim, gözlerimde donuk bir ifade vardı. İşaret parmağımı Olara'ya çevirdim. ''O yaratıklara dokunduğumda benim ve onun arasında telepatik bir bağ kuruluyor. Bariyer kırıldığı anda da aynı şey oldu.'' Bariyerin kırılmasını onlara anlatmamıştım ama tepkilerine bakacak olursak birileri, Seyralardan birisi ben burada değilken anlatmış olmalıydı. ''Harmen'le konuşmama benziyor, kafamda sesini duyuyorum ve aynı zamanda bulanık olarak görüntüsünü görebiliyorum. Siyah aurasını ve kırmızı gözlerini en sevdiği oyuncağına bakar gibi üzerime dikişini hissedebiliyorum.'' Başımı kaldırmadan, kirpiklerimin üstünden öfkeyle odadakileri süzdüm. ''Az önce Olara'ya dokunduğumda onunla iletişime geçtim, sadece teoriydi ama haklı çıktım. O şeyler aramızdaki iletişimi sağlamakla kalmadı, Olaraların ne olduğunu da bana söylemesini istedim.''
Arkama yaslanıp baştan sona kadar her şeyi dinleyen, korkusunu gizlemeye çalışan kıza dikkatle baktım. İnsani gözlerinin yeşilleri parladı. Kraliçe ve Kral hariç yaratıkların en güçlü türünden olması bir önem arz etmiyordu, karşımda bütün yenilgiyi kabul ettiğini belli edercesine omuzları çöktü, gözleri öfkeyle bir kez daha parladı. Dediklerimin hiçbirini anlamadığından emindim ama varlığım ve ses tonum bile hayatının elimde olduğunu hissettiriyor olmalıydı. Kral'ın ona sırt çevirdiğini hissetmiş miydi acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seyra 2 - Layla'nın Çocukları
FantasySeyra'nın ikinci kitabıdır. .... Tüm duygularının kontrolünü kaybeden ve kişilik çatışması yaşayan Belma Ada, asıl kimliğini ararken tamamen uyanmış güçleriyle ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışır; kendini, geçmişiyle geleceğinin arasında sı...