''S-sen... nasıl? Kemiklerimi kontrol edememen gerekiyordu?''
''Sen de söyledin,'' kemiklerini serbest bırakırken yaşamının benim parmaklarımın arasında olduğunu çok net anlamıştı. ''Ben dünyadaki en güçlü kişiyim. Bu dünyada benimle kapışabilecek kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmezken birkaç yeni üretim piyonun beni yenebileceğini mi düşünüyorsun? Kral'a rapor vermeye gidecek misin yoksa sohbet etmeye devam mı?''
''Kontrolü kırmamam için gizlediğin enerjini serbest bırakarak gücünü arttırdın değil mi? Zekice. Ama benden daha güçlüler de var, Belma. Hepsine gücün yetebilir mi?''
''Benden daha güçlüsü daha doğmadı.''
''Gücüne fazla güvenme derim, sana zarar verebilir.''
Başımı yana eğip tek kaşımı kaldırdım. ''Öyle mi? Buna sen mi karar veriyorsun? Ya da Kral mı? Komik olma.''
Gülümsedi, gülümsemesiyle gözlerinin parladığına yemin edebilirdim. ''Değişmişsin, Okyanus.''
''Okyanus karardı. Hatta ne var biliyor musun? Okyanus'un mavisi her zaman gökyüzünün yansıması oldu, yani hiç mavi olmadı. Bir yalanı yaşadın, uyandın, şimdi karşıma çıkarsan kim olduğuna bakmaksızın seni öldürürüm.'' Fısıltım üçümüzün oturduğu masadan bir metre ilerisine ulaşamayacak kadar kısıktı, bir o kadar da keskin.
''Bir kez daha senin elinden ölmek, şikayetçi olmazdım.''
''Defol,'' diye fısıldadım son kez. ''Bir dakika daha kalırsan hayatını elinden şimdi alırım.''
Nefesini son kez yorgunca verdi, birkaç saniye yorgunluğunu saklayamadı. Ardından ayağa kalktı, kahvesinden son yudumunu aldı, montunu giydi. Arkamdan geçip gideceği sırada kulağıma fısıldadı, ''tekrar görüşeceğiz, yalan da olsa kararsa da Okyanus hep var olacak.''
Saçlarımdan ilk ve son kez öpüp kafeyi terk etti.
Kapıdan çıktığı andan itibaren sıkmaya başladığım yumruğumdan yayılan kan masaya damladığı anda Alaz elimin üzerine elini koydu. ''Ne olduğunu anlamıyorum ama bedeni Liam'ın oğluysa ve Liam'a zarar vermek için kullanılıyorsa... Ruhu da sana zarar vermek için senin tanıdığın birisi olmalı. Tahmin ettiğim kişi olduğunu söyleme.''
Amara...
Darci'nin sesini ve Alaz'ın söylediklerini duymazdan geldim. Lloyd gitmeden önce masaya bir kağıt bırakmıştı. Küçük kağıt parçasını hala sağlam olan elimle açtım. Karşılaştığım tek şey birkaç sayıydı, sayıların aralarında nokta ve virgüller vardı.
Kağıttaki sayıları birkaç kere okuyup ezberledikten sonra cebime koydum. ''Liam'ı arayıp hoparlöre al.''
Ceketimi çıkardım, kısa kollu tişörtün açıkta bıraktığı kollarıma nüfus eden soğuk bir nebze olsun sakinliğimi korumama sebep oldu.
''Sabahtan beri içimde kötü bir his var. Tatilinizi bölüp arama sebebin iyi bir haber vermek, değil mi?'' Liam'ın sesi hoparlörde duyulduğunda Alaz sesi biraz kısıp masanın üzerine bıraktı.
''Ada seni aramamı istedi.''
Liam sıkıntılı bir nefes verdi. ''Beni gördüğü yerde öldürmek isteyecek durumdayken benimle konuşmak istemesi pek hayırlı durmuyor.''
''Tam üstüne bastın.'' Peçete alıp avucuma batırdığım tırnaklarımın açtığı yaradan akan kanı temizlemeye çalıştım. Kokusu beni daha da sinirlendiriyor, midemi bulandırıyordu. ''Hemen hemen benle aynı yaşta, uzun zaman önce ölmüş, senin gibi yeşil gözlere sahip, Lloyd adında bir çocuğun var mı?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seyra 2 - Layla'nın Çocukları
FantasySeyra'nın ikinci kitabıdır. .... Tüm duygularının kontrolünü kaybeden ve kişilik çatışması yaşayan Belma Ada, asıl kimliğini ararken tamamen uyanmış güçleriyle ne yapması gerektiğine karar vermeye çalışır; kendini, geçmişiyle geleceğinin arasında sı...