...
"Seni bugün kursa yazdırdım. Hadi hazırlan seni bırakayım."
Kahvaltıda Türk yemekleri vardı. Galiba babam sipariş vermişti. Hemen odama koşup kıyafetlerime baktım. Hazırlanmak zor değildi benim için. Çünkü diğer kızlar gibi 1 saat makyajla filan uğraşmıyordum.
Hava bugün biraz serindi. Uzun kollu beyaz sweatimi,altımada rahat siyah bir tayt giydim, simsiyah deri botlarımı aldım. Çantama kalem, silgi koyup aşağıya indim.
"Hazırım." Çıkarkende ince ceketimi yanıma aldım. Arabaya bindim.
"İlk başlarda zorlanabilirsin ama çok kolay birşey aslında."
Geldiğimiz yerde babamın yanağına öpücük bırakıp indim. Çantamı tek omuz takıp sınıfın olduğu yere geldim. Direk en arka sıraya geçtim. Kafamı koyup yattım. Sınıfta kimlerin olduğuna bakmak için kafamı kaldırdım. Bu sınıfta hiç gözleri çekik olan biri yoktu. Tam geri yatacağım an hocanın geldiğini gördüm. Bu kursta işlerin nasıl gideceğini bilmiyordum. Çünkü herkes farklı dil biliyor ve farklı yerlerdendi.
Ilk gün tanışmayla geçti. Hoca tüm dilleri biliyordu. Herkese yetişmeside ayrı bir zorluktu.
Çıktığımda babamı aradım. Biraz bekledikten sonra geldi ve arabaya bindim.
"Nasıl geçti?"
"Çok kötü. Çünkü farklı yerlerden kişiler vardı ve hoca herkese yetişemediği için kötüydü."
"Tek başına özel ders almak ister misin? Hem okul hem de Korece öğrenmen için."
"Korece öğrenmem için öyle olabilir ama okul için istemiyorum."
"Sen bilirsin."
Evin yolu olmadığını görünce nereye gittiğimizi sordum.
"Seni nehire götüreceğim."
Gülümseyip arkama yaslandım. Biraz yol gittikten sonra durduk. Etrafıma baktığımda bir nehir göremiyordum.
"Geldik mi?"
"Hayır bize bir kişi eşlik edecek."
Biraz sonra bir adamın gelmesiyle önden inip arkaya geçmiştim. Adam koreliydi. Belki benden 5 yaş filan büyüktür. Babam ile sanırım Korece birşeyler konuşmaya başladılar.
Biraz daha gittikten sonra geldik.
İner inmez koşturdum. Çok güzel kokuyordu burası. Biraz daha nehrin kenarına gittim. Mavi renkleri çok güzeldi.
"Kaybolmadan turlayabilirsin Y/N."
"Tamam baba."
Babamlardan biraz daha uzaklaştım. Telefonumla etrafı fotoğraflıyordum. Bazen de selfie yapıyordum. Etrafta 2 aile ve 1 genç erkekten başka kimse yoktu. Televizyonlar dan gördüğüme göre burası çok kalabalık oluyormuş ama neden bu kadar az insan vardı. Belki bugüne denk gelmiş olabilir. Zaten hava biraz serin gibiydi. Bu soğukta kim gelsin nehir kenarına?
"Merhaba."
Yanıma bir erkek gelip ingilizce olarak merhaba dedi. Bende ona dönüp ingilizce olarak merhaba dedim.
"Did you come alone? (Yanlız mı geldin?)"
Ingilizce olarak söylediği şeyi anlamamıştım.
"Sorry. I don't understand. (Üzgünüm. Anlamıyorum.)"
Gülümseyip gitmişti. Kim di acaba? Yada sadece benimle tanışmak isteyen biriydi. Zaten yüzünde maskesi vardı.
Sıkıldığım için babamın yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Türkiye'den Güney Kore'ye
ChickLit"Kore'ye mi gideceğiz?" Tatlı tatlı uyurken onu uynadırmak mı? Lütfen her okuyan vote yapabilir mi?