Merhaba! Lütfen yazım hatalarını bana söyleyin ki diğer bölümlerde de aynı hataları yapmayayım.____________
Kül olmuş hayallerimin, umutsuz yarınlarımın olduğu bir güne daha uyanırken tek düşündüğüm öğreneceklerimin bana ve yoktan farksız olan hayatıma neler katacağıydı.
Gözlerim yıllardır alışık olduğum beyaz tavanla buluştuğunda her sabah olduğu gibi yine aynı şeyler yer edindi aklımda. Sekiz yaşımdan beri yaşadığım bu evde hiç bir zaman dışlanmadım, yük olduğumu hissettirmemek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar baba,oğul.
Yine de kendimi alıkoyamıyordum düşünmekten. Kim ister ki öz babasının bile bakmadığı küçük kız çocuğuna bakmayı. Selim dayımın durumu iyiydi, ama öyle abartılacak bir zenginliği yoktu. Güzel bir kafe işletiyor onu tanıdığımdan beri. Evleri-evimiz iki katlı güzel bir evdi. Hep çalışarak eve bir katkı sağlamak istedim, ama Selim dayım kesinlikle reddetti çalışmamı. Okumam için elinden geleni yaptı. Bende benden istediği tek şeyi yaparak okudum, üniversiteye başladım ve şimdi son yılımdı.
Yarışlardan para kazandığımda da Selim dayıma vermek istedim paramı. Zaten ihtiyacım yoktu ki paraya benim, bir kısmını ihtiyaçlarım için alsam yeterdi. Ama o geleceğim için saklamamı istedi.
Anne. O çok iyi birisi. Sen onu haketecek birisiydin. Peki ben annem, ben onları haketecek birisi değilim ki?
O gün Selim dayım bana kızarak "Neden Hayal? Neden kendini yük olarak gördüğünü anlamıyorum. Biz mi öyle hissettiriyoruz sana kızım? Bak sen bana biricik kardeşimin emanetisin. Benim tek bir oğlum varken hep bir kız çocuğunun hayalini kurardım. Sen benim için ne bir emanet oldun, ne de yüküm. Sen benim Hayalim oldun kızım. Bir baba asla evladını yük olarak görmez."demişti.
Ah be dayım. Senin ne güzel yüreğin var öyle...
Sıcak bir duşdan sonra artık hayatımın bir parçası olan siyah bol bir kapşonlu ve kotumu giyindim. Vücut hatlarım güzel ve dediklerine göre dikkat çekiciydi. Bol kıyafetler giymeye çalışırdım genellikle, çünki karın kaslarım dövüşcü olduğumu yeterince belli ediyordu. Fazla belirgin değillerdi ama dar tişört giyindiğimde karşımdaki insanın dövüşcü olduğumu anlamaması mümkün değildi.
Saçlarım omuzlarımdan sarkarken aynadan yaralı yüzüme baktım. Sağ gözümün altı hafif morarmışdı ve dudağımın kenarı patladığı için yara olmuştu.
Hiç bir birinciliye yara almadan ulaşılmazdı, peki ya ruhum bu kadar yara almışken bir gün benim için doğar mıydı güneş?
Bu gün girmem gereken iki mühim dersim olduğundan acele ederek fondötenle morluğu kapatmaya çalıştım. Dudağıma yapabileceğim bir şey yoktu. Zaten üç yıldır üniversitedekiler alışmıştı sık sık yaralı yüzle karşılarına çıkmama. Hatta gelip evde dayak yediğimi düşündükleri için yardım edebileceklerini söyleyenler bile olmuştu.
Yarışlarda yaptığım ağır makyajdan dolayı günlük hayatımda makyajdan olabildiğince uzak durmaya çalışdığım için siyah conservlerimi giyinerek salona indim. Umut her zaman olduğu gibi uyuya kalmış olmalıydı ki ortalık sakindi. Yoksa çoktan sesi tüm evi kaplayacak bir şekilde şarkı söylemeye başlamışdı. Dayım tekli koltuklardan birinde oturmuş kahvesini yudumlarken gazetesini okuyordu.
Merdivenlerin karşısında yerleşen mutfaktan takırtılar geldiğinde Emine hanımın erken geldiğini anladım. Emine hanım yıllardır bu evde çalışıyordu. Umut'un annesi Selim dayımdan boşandıktan sonra Amsterdama yerleşmişti. Neden ayrıldıklarını bilmiyordum, ne zaman konusu açılsa dayım bir türlü geçişdirirdi. Umut annesiyle telefonda görüşmekle birlikte yaz tatillerinde de yanına gider, hatta bana da onunla gitmem için ısrar ederdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kolye
Teen FictionHayal Ateş... Gözleri önünde alevler içinde kalan annesinin ölümüyle daha 8 yaşındayken bir gecede büyüyüp olgunlaşan, küçük,cılız bedenine rağmen gücünü öfkesinden alan boks ringinin "Gecesi". 21 yaşına gelmesine rağmen ne boynundaki kolyenin ne o...