3 bölüm

216 51 122
                                        

Merhaba.

İnşAllah çoook beğenirsiniz bu bölümü.

Yazım hataları olduğunda uyarmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar❤️

Şarkımız: Yüzyüzeyken konuşuruz- Kazılı kuyum

Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

🪐🪐🪐🪐🪐🪐🪐🪐🪐🪐🪐🪐🪐


Aslında biliyor musunuz? Gözlerimiz her daim bir şeyleri arar. Biz aslında boşluğa baktığımızı sanarız bazen ama aslında orada görmek istediğimiz bir şeyler vardır.

Bazen sevdiğimiz olur gözlerimizin aradığı, bazense geçmişimizden bir sahne. Tavanı izlediğimiz oluryor ya bazen? Beyaz tavana mı bakdığınızı sanıyorsunuz? Boşluğa bakarak bir şeyler düşündüğünüzü mü? Ya da gözlerinizi kapatdığınızda dünyadan soyutlanmağı diliyorsunuz ya? O zaman hiç bir şey görmek istemediğinizi mi sanıyorsunuz?

Gözlerimizi kapatsak ta, bembeyaz tavana baksakta aklımızdaki sahneleri görmeye çalışırız aslında. Bu bazen hayalimiz olur,bazen de güzel ya da çok kötü bir anımız.

İşte bu yüzden benim gözlerim artık çok yoruldu. Çünki benim gözlerimin içinde sürekli bir ateş vardı. Ateşlerin içindeyse annem vardı. O ateş sadece annemi değil, benim gözlerimi de yakıyordu.

Ama şu an çok garip bir durum oluyordu. Sanki yıllardır alev alıp yanan gözlerime değen koyu mavi gözler suymuş da alevi mi dindiriyormuş gibi hissediyordum.

Bir hafta önce gördüğüm bu gözleri aslında hiç unutmamıştım. Kendimden habersizce hep aramıştım etrafımda. Peki şimdi karşıma çıkması iyi bir şey miydi?

"Acar oğlum bu benim eski bir arkadaşımın kızı Hayal."diyerek oğluna beni tanıtdı Meryem hanım. Hala birbirimizden gözlerimizi ayırmadığımız çocuktan gözlerimi ışık hızıyla çektim. Meryem hanım bana doğru bir adım atarak eliyle önce oğlunu sonra da diğer çocukları gösterdi. Acar'a daldığımdan onunla birlikte gelen diğer çocuğu da görmemiştim.

"Bu benim oğlum Acar."dediğinde gözlerimi yerden kaldırmadan başımı salladım. "Bu Tayfun,"dediğinde gösterdiği çocuğa çevirdim gözlerimi. Az önce yere düşen çocuktu Tayfun. Kahverengi kısa saçları ve kahverengi gözleriyle tatlılık abidesi gibi bir tipi vardı. Gülümseyerek göz kırpıtığında hala kapıya yaslanmış olan ve az önce kendisi yere düşüren çocuk kafasına yavaş bir şekilde vurdu. Tayfun homurdanarak oradan uzaklaşıp Miray'ın arkasına geçti.

"Bu serseri de Atakan,"diyerek kapıya yaslanmış çocuğu gösterdi, başını 'sen iflah olmazsın'dercesine sallayarak. Atakan neredeyse 1.90 boylarında iri yapılı bir çocuktu. Kemikli yüzü, siyah saçları ve kahverengi gözleri birbiriyle buluştuğunda ortaya harika bir manzara çıkarıyordu.

Başını sallayarak selam veren çocuğa aynı şekilde başımı sallayarak cevap verdim.

Ne zaman geldiğini bile göremediğim sarışın, mavi gözlü çocuğu göstererek "Ve bu da Tolga'mız. Bir az tuhaftır ama tanısan en çok onu seversin."dedi.

Tuhaf derken ne demek istediğini anlamasam da normal insanlara benziyordu işte. O da Atakan gibi kafa selamı verdiğinde ben de başımı salladım.

Gözlerimi Acar'a çevirdiğimde hala gözlerini kısmış bana baktığını gördüm.

"Abi hani beni parka götürecektin?"diye sızlanan küçük kızla birlikte ortamdaki bunaltıcı sessizlik sona erdi. Acar nihayet gözlerini benden çekerek küçük kardeşinin önünde diz çökerek onunla aynı boya geldi.

KolyeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin