Merhaba.
Bu bölümü sadece diğer bölümlerden merak ettiğimiz sorulara cevap olsun diye atıyorum.İyi okumalar🌸❤️
Hep öğrenmek isteriz gerçekleri, bizden gizlenilen en küçük ayrıntıyı bile. Bilmek istememizden değil bu, kendimize yedirememekten öğrenmek isteriz çoğu zaman. Niye 'şu' insan bile biliyor ben bilmiyorum diye düşünürüz. Bu kadar önemli olan nedir de benden gizliyorlar diye düşünürüz.
Ama hiç düşünmeyiz belki de bizim iyiliğimiz için saklamışlardır. Belki ruhumuzun yaralanmaması için söylememişlerdir diye düşünmeyiz.
Peki gerçekleri bilip ruhumuzun yaralanması mı iyidir, yoksa gerçekleri bilmeden yaşamak mı?
Ben gerçekleri bilmeden yaşamayı seçerdim belki ama gerçekleri bilmemek daha çok yara açmıştı bu güne kadar ruhuma. Farkındaydım bu işin sonunda ruhumun can çekişeceğinin yine de bütün bunlara rağmen öğrenmek istiyordum gerçekler. Benim ruhumu küçük yaşımda çalanları öğrenmek istiyordum.
Zaten yaralı bir ruh daha ne kadar yara alabilir ki?
"Dinliyorum."diye mırıldandım beş dakikadır tek kelime etmeyen kadına. Sesimle irkilen Meryem teyze başını sağa sola sallayarak kendine gelmeğe çalıştı.
"Annen (Mine) ve ben lisede tanışmıştık. Kısa sürede öyle güzel bir dostluğumuz oldu ki artık birbirimizi arkadaş değil de kardeş gibi görüyorduk. Tabi bir de Selim vardı. Selim dayın öyle şebek birisiydi ki görmen gerekirdi. Sürekli bir şeyler yaparak anneni de beni de kahkahalara boğardı." Anlatırken öylece odanın bir köşesine dikmişti bakışlarını. O günleri özlediği belliydi.
"Lise sonda Selim bize gelerek 'Sanırım aşık oldum' demişti." Gözlerinin dolmasına rağmen yüzünde minik bir tebessüm vardı Meryem teyzenin. Anlatmak onun içinde zordu biliyorum. "Sonra Suzan'ı bizimle tanıştırdı."
Suzan Umut'un annesiydi. Kaşlarım çatılırken 'demek onuda tanıyormuş annem' diye düşündüm. Selim dayım bu güne kadar annemle geçirdiği bazı anlar dışında geçmişe dair hiç bir şey anlatmazdı bize.
"Her şey çok güzel gidiyordu. Hep birlikde geziyor,eğleniyorduk. Suzan'a her kes çok alışmıştı. Bir gün Suzan bizimle birisini tanıştırmak istediğini söyledi. Kuzenini."dediğinde son sözünü tükürür gibi söylemişti. Hikayenin başladığı yere şimdi geliyorduk galiba. Yerimden biraz doğrulurken hala çatık kaşlarla Meryem teyzenin öfkeli yüzüne bakıyordum. Bu kuzen kimse ondan nefret etdiği belliydi.
"Onun kuzeni..."diyerek durakladığında dolan gözlerini bana çevirdi. Yüzüme öyle bakıyordu ki yemin ederim bu bakışı başka yerde görsem bana acıyorlar derdim. Meryem hanım bana neden acısın ki? Neden benim için, bana anlatacakları için üzülsün ki?
Birden aklıma bir şey geldi. Hipnoz olmuş bir şekilde Meryem hanıma bakarken "Annemi... Annemi öldürdüğünü düşündüğün Suzan'ın kuzenimiydi?"diye sordu sesimdeki sakinlik acı çığlıklar atarken.
Ben zaten hep sessizliğimle çığlık atmıştım. Kimse duymadan...
"Hayır, hayır."diyen Meryem hanımın gözleri de, sesi de sanki 'evet!' diye bağırmak istiyordu. Belki de ben yanılıyordum diye bunun üstünde çok durmadım.
Üzgün gözlerle bana bakarken "Suzan'ın kuzeni senin... Senin babandı Hayal." Son sözü söylerken gözlerini benden kaçırdı. Annem de Meryem teyze de öyle saklıyorlardı ki babamı benden, daha çok merak ediyordum. Daha çok öğrenmek istiyordum babamın kim olduğunu neden bizi bıraktığını.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kolye
Teen FictionHayal Ateş... Gözleri önünde alevler içinde kalan annesinin ölümüyle daha 8 yaşındayken bir gecede büyüyüp olgunlaşan, küçük,cılız bedenine rağmen gücünü öfkesinden alan boks ringinin "Gecesi". 21 yaşına gelmesine rağmen ne boynundaki kolyenin ne o...