"Korkuyorum. Hastaneye gidelim artık hyung"
Jin duyduğu fısıltıyla başını kaldırdı ve Jungkook'a baktı.
Gözlerinden görebiliyordu nasıl korktuğunu ama söyleyecek, onu rahatlatacak tek kelime bulamıyordu. Omzundaki sargıyı düzeltirken gözlerini de kaçırmıştı titrek bakan gözlerden.
Namjoon, Jin'in vurulduğunu görünce daha fazla devam etmemiş ve korkuyla kaçmıştı. Jin ise onun farkında bile değildi o sırada. Tek düşündüğü Jungkook'un zarar görmemesi olmuştu.
Jungkook'un orada ne aradığı en büyük sorulardan birisiydi o an kafasında. Bütün bunlara şahitlik etmesini istemezdi. Nasıl işin içinden çıkacağını da bilemiyordu. O yüzden sadece susuyordu.
Yalan söylememek için, daha çok kırmamak için!Hoseok "Jin!" diye bağırarak mekana girdiğini belli etmişti.
Haberi aldığı ve bu yüzden endişelendiği belliydi arkadaşının. Gözleri kocaman, hareketleri telâşlıydı.
Hızla yanına doğru adımladı ve yarasına bakmaya çalışarak "Iyi misin? Böyle bir şeye nasıl cesaret eder? Öldüreceğim onu!" diyerek bağırıp, tehditler sıralamaya devam etti.
Jin "Iyiyim. Delip geçmiş sadece. Sus artık" diye daha fazla konuşmasını engellemeye çalışmıştı bir gayretle.
Jungkook'u hala fark etmemiş miydi yoksa umrunda mı değildi anlamamıştı Jin ama biraz daha devam ederse yüzünün ortasına yiyeceği yumrukla susmak zorunda kalacağından emindi.
Hoseok sinirle "Ne demek sus? Geçen sefer de istememiştin doktor, enfeksiyon kapmıştı sonradan yaran! Hadi hastaneye gidiyoruz" diyerek sağlam kolundan çekiştirmeye başlamıştı arkadaşını.
Jungkook "Daha önce de mi vuruldun?" diye sormuştu kocaman gözleriyle ona bakarken.
Hoseok beklemediği yüksek sesle aniden irkilerek, ağzından sesli bir küfür kaçırmıştı.
"Hasiktir. Senin burada ne işin var velet?"
Jungkook onu duymazlıktan gelerek Jin'e bakıyordu. Kalbi korkuyla atarken bir cevap bekliyordu. Bir açıklama!
"Sonra konuşalım Jungkook" dedi Jin yorgun bir sesle.
"Sonrası mı var bunun hyung? Vuruldun sen! Daha önce de vurulduğunu söylüyor hatta! Nelere bulaştın böyle? O adam kimdi? Bir şey söyle artık!"
Jin duymayı beklediği ama istemediği şeyleri duyunca daha da rahatsız hissetmişti kendisini. Ona bir şeyi açıklamak istemiyordu çünkü biliyordu ki Jungkook asla sessizce ona izin vermeyecek, karanlığa sızmaya çalışacaktı.
"Hoseok'la burada, çalışıyoruz"
"Ne?"
"Ne?"Iki ağızdan da şaşkınlık dolu soru aynı anda çıkmıştı. Jin uyarıcı bakışlarını Hoseok'a odakladı ve sert bir bakış attı.
"Yanında senelerce çalıştığım avukatın yeri burası. O adamla da onun yerine konuştum. Önemli birşey değildi Jungkook. Sen neden buradasın? Eve gitmiş olman lazımdı"
Jungkook alt dudağını dişleyerek ona baktı. Daha fazlası olduğunu bilse de sustu. Ona anlatmayacağına emindi. Tek istediği onun iyi olmasıydı oysa!
"Seni merak ettim hyung! Bizi öylece göndermeye çalıştın. Tehlikede olduğunu düşündüm. Sana yardım etmek istedim!"
Yine olsa yine o taksiden çıkar ve geri gelirdi Jungkook. Keşke daha fazlasını yapabilseydi. O kurşuna izin vermeseydi. Canının yanmasına engel olabilseydi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Leave Me! #Jinkook
Fanfiction#Jinkook #Vmin #Sope Hayatı gece ve gündüz olarak bölünmüş bir adam. Ares! Kim Seokjin! Hangisi gerçekti? Hangisi doğruydu? En yakın dostlarını geceden korumak tek amacıydı Jin'in. Tehlike kendisi ve birbirinden değerli dostları için baş gösterirk...