"Avukat geldi mi?"Sejin duyduğu sesle girişe döndü ve içeriye giren Ares ile gülümsedi. Sağlıklı olduğunu görmek onu mutlu etmişti. Ares onun yanından geçerek bar kısmına ilerlemişti.
"Gelmedi ama ortalık biraz karışık. Herkes Ares'in öldüğünü düşünmeye başladı ve bazıları bunu fırsat bilerek olay çıkarıyor"
Kazadan haberi olmuştu elbette herkes gibi onun da ama J-Hope olacakları bildiğinden mekânda kalıp ortamı idare etmesini söylemişti.
"Aç sırtlanlardan başka bir şey değiller! Bulacakları her türlü atığa kabuller. Madem öyle düşünüyorlar, Ares'in hala yaşadığını gösteririz onlara"
Durdu ve kendisine bir içki doldurarak bardağı kafasına dikti.
"Ama şimdilik onları boş vereceğiz! Bay Choi'ye bir mesaj iletmeni istiyorum. Verdiği sözü tutmasının zamanı geldi. Bunu söyle sadece" dedi gözlerinin içine bakarak ve bardağı orada bırakarak odasına ilerledi.
Ceketini çıkardı ve masasına ilerledi. Çekmeceyi açtı ve zamanında gerek duymadığı için okumadığı dosyayı çıkardı. Jackson'ın fotoğrafını görünce çenesi kasılmıştı. Bu adam şansını çok fazla zorlamıştı ve bütün kredisi dolmuştu.
Sabırsızca sayfaları çevirdi ve okumaya başladı.
Ilk sayfada ailesi hakkında bir sürü işe yaramaz bilgi vardı. Ikinci sayfada da işine yarayacak bir şey bulamamıştı. Genel olarak her şeyin Çığlık'la birlikte doğduğundan bahsediliyordu.Bay Choi her şeyin merkezi haline getirmişti orayı. Bütün işler, hatta şirketleri bile Çığlık üzerinden işliyordu.
Jin, farkında olmadan adamdan daha büyük bir şey aldığını fark etti ve gülümsedi. Onlardan tüm geçmişini almıştı!Jackson'ın yaptığı pisliklere geldiğinde ise sinirle yumruklarını sıktı. Adam cidden Hoseok'un bahsettiği kadar şerefsizdi!
Gözüne birisini kestirdiğinde elde edene kadar asla pes etmiyor, gerekirse zor kullanıyordu. Tehdit ile işini döndürüyordu genellikle.
Bir sürü insan resmi vardı sayfalarda kadın ve erkek...En son taktığı kişi nasıl olduğu bilinemeyerek ölmüştü. Katili bulunamamıştı.
Jin, Jackson'ın kendi ailesinden haberi olduğu fikrine bile katlanamıyordu. Onlara bir şey yapmaması için acele etmeliydi. Dosyanın içinde bulduğu zarfı açtı ve çıkan fotoğraflara göz atmaya başladı. Kaşları çatılmıştı anlamayarak.
Namjoon?
Şaşkınlıkla başını kaldırdı ve karşısında ki duvarı izledi bir süre idrak etmeye çalışarak. Elindeki fotoğraf buruşmuş olsa da daha fazlası vardı. Sinirle yüzündeki kasların hareketlendiğini hissediyordu.
Nihayet kendini toparladığında diğer fotoğraflara bakmaya başladı. Ikisi konusuyor ve hatta gülüyorlardı. Yemek yerken, yürürken ve hatta evlerinin önünde...
Kurban gibi durmuyordu Namjoon. Olduğu halden gayet memnun gibiydi. Sinir vücuduna yayılırken gözlerini kapattı ve sayı saymayı denedi. Düşünmeli ve ona göre hareket etmeliydi.
Sonunda asla sakinleşemeyince ayağa fırladı ve dosyayı eline alarak odadan çıktı. Halletmesi gereken bir mesele vardı!
Sejin onun önüne geçerek "J-Hope mekandan ayrılmamanız gerektiğini iletti. Öyle bir durumda, direk kendisine haber vermemiz gerektiğini de sıkı bir şekilde tembihledi" dedi soğuk kanlılıkla.
Jin ona yandan bir bakış attı ve yürümeye devam etti. Ikisi de durmayacağını biliyordu. Sejin sadece Hoseok'a söyleyeceğinden haberi olmasını istemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Leave Me! #Jinkook
Fanfiction#Jinkook #Vmin #Sope Hayatı gece ve gündüz olarak bölünmüş bir adam. Ares! Kim Seokjin! Hangisi gerçekti? Hangisi doğruydu? En yakın dostlarını geceden korumak tek amacıydı Jin'in. Tehlike kendisi ve birbirinden değerli dostları için baş gösterirk...