"Jin bizi bulacak ve sen o zaman bu yaptıkların için pişman olacaksın!"
Jungkook'un öfkeli sesi bulundukları mekânda yankı yaparken karşısında ki adam iğrenç bir şekilde gülüyordu.
"Seni asla bulamayacak! Geberip gideceksin burada velet" dedi dişlerini göstere göstere gülerken.
Jungkook adamın yüzüne bakınca bile midesi bulanıyordu. Mor saçları akmaya başlamış ve kötü bir renk ortaya çıkmıştı.
Jin'in bir an önce kendisini bulmasından başka bir isteği yoktu.Arkasında bıraktıkları Hoseok da en çok merak ettikleri arasındaydı. Onu yerde kanlar içinde gördüğünde neredeyse aklını kaybedecekti.
Yoongi, Jungkook'u almasına izin vermemek için çabalasa da, neredeyse iki katı ve eli silahlı adamın karşısında ikisinin de şansı olmamıştı.
"Ares'i hiç tanıyamadın demek ki! Telefonumu atmanın onu engelleneceğini mi zannediyorsun? Hah! Gerçekten acıyorum sana"
Yüzüne inen yumrukla acıyla inledi. Elmacık kemiğinin sızladığını, en derininde bile hissediyordu. Pislik herifin eli ağırdı.
"Asıl ben sana acıyorum ibne! Giriş ve çıkışlar tuzaklı! Gebermeden buraya giremez sevgilin" dedi ve iğrenç kahkahalarına devam etti.
Jungkook korkmaya başlasa da bunu belli etmemeye çalışıyordu. Jin'in zarar görmesini istemiyordu. Sakin kalmaya çalışarak adamı daha çok konuşturmaya çalıştı.
"Beni mi kandırıyorsun? Hah! Korkutamazsın beni. Ares'in sevgilisiyim ben. Orada bir şey olmadığına eminim"
Mor saçlı adam sinirlenmeye başlıyordu. Işinde en iyilerden birisiydi ve öyle bir düzenek kurmuştu ki kendisi dışında kimse bu depoya giriş çıkış yapamazdı.
"Iki yoldan giriş ve çıkış var sadece. Birisi dışarıdan tuzaklı. Kapıyı açtığın an bomm! Diğer girişte ise çoktan duvar örüldü. Kimse bir giriş olduğunu bile bulamaz"
Jungkook dudaklarını ısırırken, nasıl kurtulacağını çözmeye çalışıyordu. Korkuyordu elbette ama cesur olmalıydı. Ares'in sevgilisi olmak bu tarz şeylerde soğukkanlı olmayı gerektiriyorsa bunu başarabilirdi. Sevgisi onu güçlü kılabilirdi.
Derin nefesler çekerken içine çevresini inceledi tekrar. Iki katlı büyük ve boş bir alışveriş merkezinin içindeydiler. Çok önceden boşaltılmış olmasını eski duvarlardan ve pislenmiş ortamdan anlayabiliyordu.
Sadece ortamı aydınlatan küçük bir lamba vardı ve gereken ışığı sağlayamıyordu o da.
"Bunu neden yapıyorsunuz? Ares size ne yaptı?"
"Bana hayatımın en kötü günlerini yaşattı! Jackson onu ele geçirdiğimizde, bana bırakacağına söz verdi! Aynısını ona yapacağım ve o zamana eğer ölmezsen sana da izletebilirim" dedi siniri aniden geçip gülmeye başlayarak.
Bunun düşüncesi bile onu mutlu etmişe benziyordu.
Jungkook içindeki endişeyi kontrol altına almaya çalıştı. Ağlamamalıydı. Jin kolay yenilecek birisi değildi. Kimse ona dokunamazdı.Dışarıdan aniden gelen büyük bir gürültüyle irkildiler. Jungkook kocaman gözlerle adama bakarken mor saçlı oldukça rahattı.
"Dışarıda adamlarım var. Umutlanma boşuna. Belki de Ares'i yok ediyorlardır şuan"
Jungkook sinirli bir şekilde "Burada tek başına korkmuyor musun? Ya da Ares ile yüz yüze gelmekten?" diye sordu.
Dediklerini duymazdan gelmeyi tercih etmişti yoksa dayanamaz ve ağlardı. Jin'e bir şey olmazdı. Olmamalıydı. Düşüncesine bile katlanamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Leave Me! #Jinkook
Fiksi Penggemar#Jinkook #Vmin #Sope Hayatı gece ve gündüz olarak bölünmüş bir adam. Ares! Kim Seokjin! Hangisi gerçekti? Hangisi doğruydu? En yakın dostlarını geceden korumak tek amacıydı Jin'in. Tehlike kendisi ve birbirinden değerli dostları için baş gösterirk...