10

9 2 0
                                    

Elimde ki patlamış mısırla dolu kaseyi alıp yanıma bıraktım ve kapıya ilerledim.

Mühtemelen annem gelmişti,ne unuttuysa artık çünkü gideli daha 15-20 dakika zor olmuştu.

Ve benim bildiğim, en aşağı 1 saat oturur onu bunu konuşurlardı.

Benim ise okuldan geleli 1 saat oluyordu.

Kapının tutacağını elimle kavradım ve aşağıya doğru indirip açtım.

Karşım da bilin bakalım kim var?

Hani şu odunumsu ama, bi o kadar yakışıklı biri.

Beni baştan aşağı süzerken bişeyler mırıldanmıştı, ama bırakın beni kendisi duymuş muydu emin değilim.

"Annen evde tek olduğunu söyledi" dedi, gözleri gözlerime kilitlenirken.

'Eee' dercesine kapıya yaslandım ve göğsümün altın da  kollarımı birbirine  bağladım.

Bi elini kapıya dayarken hafif bana doğru eğilmişti, "yani test çözmemiz için geldim ve oturup test çözeceğiz" dedi kendinden emin bi şekil de.

Nah çözecektim!

Hem, annem mi öne atmıştı bu fikri?

O kadar da demiştim, 'ben oturup film izleyeceğim hatta mümkünse gelme'diye.

Geriye döndüm ve televizyonun karşısında ki koltuğa oturup, yan tarafımda ki kaseyi alıp, bağdaş kurduğum bacaklarımın üstüne koydum.

Kumandayla' başlata' basarken, elime aldığım bir taneçik mısırı ağzıma atmıştım.

Yanımda ki ağırlıkla Rüzgar'a döndürdüm şaşkın bakışlarımı, sonrasın da ise o bana gülümseyip kucağımda ki kaseyi çekip almıştı.

"napıyosun ya sen?" dedim, ellerimi kaseye doğru uzatırken.

O ise benim alamamam için bi diğer eliyle yan tarafına koymuştu, "hiçç" dedi uzatarak " bişi yapmıyorum" derken hala gülüyordu.

Derin bi nefes verdim kaşlarım çatılırken, iki gramlık keyfim vardı onun da içine etmişti Rüzgar beyefendi!

"ben seni çağırmadım ki ne diye geldin sen" dedim, haklıydım da, ben onu içere davet etmemiştim ki.

"Ama git de demedin, hem gitmemi istesen kapıyı açık bırakmazdın"

"hadi yaa öyle mi?" dedim, sonda ki kelimeyi uzatırken.

Bana gülümsemeyi devam ederken hala beni izliyordu, ben ise daha fazla kızarmamak için televizyona döndürmüştüm bakışlarımı.

Kahkasıyla kafasını geriye atmıştı, resmen beni utandırmaktan zevk alıyordu.

Pislik!

" kumandayı versene?"  demişti, yan tarafımı işaret ederek kafasıyla.

"niyeymiş o?" dedim, bakışlarımı bi ona bi kumandaya giderken.

Sesini filan mı acıçaktı ki?
Veya değiştirecek falan mıydı?

Bana bıkkınca bi nefes verdiğin de, bakışları bana ' ne anlıyon şu saçma film de' der gibiydi.

"Başka bişi açacağım Selen, sürekli şu filmi izlemekten sıkılmadın mı?"

Ne yani, benim 5. İzleyeşim olduğunu biliyo olamazdı öyle değil mi?

"Hayır ya hem benim 2. İzleyeşim filan, vermem ya hem ben mi çağırdım seni? Bana ne!" dedim sinirle, Hem azıcık yalan da söylemiş olabilirim.

"Bana yalan söyleme Selen, ver hadi şu kumandayı zorlama beni"

He he nah alırsın!

Zorlama beniymiş, bana ne abicim ya!

Kendisi gelmişti, elimden hem mısırımı almıştı şimdi de kumandamı istiyordu.

Yok ya, yok öldürürüm ben bunu!

"Vermiyo musun sen şimdi?" dedi, sanki bakışları 'ver yoksa günah benden gitti' der gibi.

'Evet' anlamın da kafamı salladım, vermiycektim.

Bana eğilip arkama koyduğun da ellerini, kalbimin bian duracağını sandım.

Bakışlarım yan tarafıma kayarken, kumandayı bulmuş ama gine de elinin altın da tutuyordu.

Ve tabi ki, bana eğilmiş bi şekilde!

Yutkunup başımı önüme eydiğim de bişeyler mırıldanmıştı, ama ben nalet olsun ki anlayamamıştım.

Alt dudağımı dişimle ısırırken, kalbimin çırpınışlarını duymaması için dua ediyordum.

Çekilmesiyle aniden ayağa kalktım ve mutfağa doğru ilerledim.

Ellerim titrerken yukardan açıp aldığım bardağa su katmak için musluğu açtım ve dolmasıyla kapatıp hızla bir yudum su aldım.

Yutkunurken boğazım da bi yumru oluşmuştu sanki ve bu bi anda beni öksürtürken panikten öleceğimi düşündüm.

Rüzgar'ın elimden bardağı almasıyla bana sakin bi sesle "sadece nefes al güzelim yok bişi" demesiyle kafamı salladım.

Gözümden dahi yaşlar gelmişti, resmen bi yudum suda boğuluyordum!

Suyu hızlı içmeye kalkmayın arkadaşlar, öldürmekten beter yapıyo.

Rüzgar'ın bana bu halime gülmesiyle kaşlarım çatılmıştı, o ise bu halime tekrar gülüp kafamdan tuttuğu gibi göğsüne yapıştırmıştı beni.

Ellerim boşta kalırken, o bir diğer boşta kalan elini sırtıma yerleştirmiş.

Niye böyle şeyler yapıyo ki?

Kesin beni öldürmek istiyo, başka açıklaması yok bunun.

"aptal kızım benim" dediğin de, bi tane daha saçlarıma öpücük kondurmuştu.

Bu saçmalıkta neyin nesiydi?

Niye böyle şeyler yapıyo bu ya?!!

Ellerimi göğsüne koyup ayrılmaya çalışırken sadece biraz gerileyebilmiştim, buna srbep olan ise belimde ki ve saçım da olan elleriydi.

Bana kaşları çatık bakarken o konuşmaması için ilk ben lafa girdim,dudaklarımı birbirine bastırırken "Niye böyle yapıyosun" dedim.

Sesim sanki bana ait değildi veya bana öyle gelmişti, emin değilim.

Sol kaşı yukarı kalkarken "Ne yapıyomuşum ben Selen?" diye, sorgulayıcı bakışlarla bana sordu.

Ne yapmıyosun ki Allah aşkına?

Kalbimin hızına pilotlar yetişemiycekti nerdeyse!

"Ne yapıyomuşum ben Selen?!!" dedi, sorusunu yenilerken.

Baya kızgındı sesi, sanki 'sen niye bana bunu yapıyorsun' der gibiydi bakışları.








Gel desem işin vardır filan ‡ Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin