two ₂

4.5K 369 204
                                    

✼★━━MOTORCYCLE━━✼☆

ˏˋ⋆ BÖLÜM İKİ ⋆ˊˎ

Telefonumu yatağıma fırlattım ve deli gibi gelen bildirimlerle titremesine izin verdim. O sırada ben de büyük bir dikkatle kaskımın üstünü siliyordum. Bu gece için parıl parıl parlaması önemliydi... Odamın camından Juliet'e baktım ve burukça gülümsedim. Benimle nice zaferler atlatmıştı bu koca bebek. Hayattaki sahip olduğum en değerli şey Jimin ve Juliet'di sanırsam...

Juliet bana Jimin'in on sekizinci yaş günü hediyesiydi. O mükemmel bir motosikletti ve 3 senedir benimleydi. Abim ve ben kendimizi bildik bileli arenalarda motor yarışlarına katılır, boy göstermeye çalışırdık.

Jimin bu konuda benden epey iyiydi ve bir çok ünvanı vardı. Genç kızların Mochi'si, arkadaşlarının Chimchim'i, benim ise idolüm ve biricik abimdi. Çoğu kişinin ibretle baktığı, imrendiği hatta kıskandığı eşsiz biriydi...

Yine de bazen sinir bozucu olabiliyordu. Her abi gibi fazla karışma huyu vardı. Ancak bu kadar üstüme titremesinin nedenini anlayabiliyordum, sonuçta ailemizin ölümünden sonra bana gözü gibi bakan bir abiydi. O benim en değerlimdi... Ben de onun için çok değerliydim, bu yüzden beni gözü gibi koruduğunun farkındayım.

"Park Seola!"

Bir insan da lafın üstüne gelirmiş! Jimin'in gürültülü sesi odanın içine dolunca bakışlarım kapıya doğru kaydı. Yüzünde göstermekten çekinmediği tatlı gülüşü vardı. Ben de onu diğer kızlardan kıskanabilirdim sonuçta.

"Hazır mısın? Geç kalacağız yoksa!" dedi sinirle.

Gözlerimi devirip, "Hazırım abi..." diye mırıldandım.

Hazır sayılmasam da daha fazla sinirlerini germemek için bakışlarımı çevirip, daha hızlı kaskımı silmeye başladım.

"İnstagrama attığın fotoğraflardan haberdarım merak etme küçük hanım!" diye söylenip odamdan çıkan Jimin'e göremeyeceği şekilde dil çıkarttım. İşte bu huyundan nefret ediyordum. Bana hâlâ minik bir çocukmuşum gibi davranıyordu...

Son işlerimi de halledip dışarı çıktım. Jimin kendi motorunun önünde bıkmışçasına bekliyordu. Onu fazlasıyla bekletmiş olmalıydım, çünkü yüzündeki o ifade hem azarlayıcı hem de yorgundu.

"Ben geldim!" dedim olabildiğince enerjik kalmaya çalışarak. Amacım az önceki bekleme serüvenin ardından abimi bir nebze olsun rahatlatmaktı.

Sinirli bakışlarını üzerimde sabitledikten sonra, "Hiç gelmeseydin Seola?" dedi Jimin azarlarcasına.

Sadece gülümsemekle yetindim ve Juliet'e bindim. Günlük azar dozumu aldığıma göre daha enerjik bir şekilde hayatıma devam edebilirdim. Kaskımı takarken Jimin de bu hâlime gülüyordu. Her ne kadar az önce sinirlerini bozsam da çabucak yumuşayan biriydi.

"Küçük kardeşinin her yarışına gelmek zorunda değilsin..." diye mırıldandım. Küçük lafını bilerek bastırmıştım ki artık büyüdüğümü anlayabilsin. Ancak abim beklentimin tam tersi bir cevap verince bıkkınca nefesimi vermek zorunda kalmıştım.

"Kendin söylüyorsun, küçük kardeşim olduğu için geliyorum." dedi ve güldü.

Gözlerimi devirdim. Ardından da kıskançlığıma hakim olamadan, "Oraya gelince kızlarla içmekten başka bir şey yapmıyorsun abi!" dedim.

Jimin'in gülüşü soldu ve, "Tadımızı kaçırmak mı istiyorsun Seola! Yürü git hadi!" dedi ve yolu gösterdi.

O göremese de gülümsedim ve Juliet'i çalıştırdım. İşine gelmeyince de beni başından savıyordu. Yola doğru sürmeye başladığımda aynam sayesinde arkamdan gelen Jimin'i  görebiliyordum.

MOTORCYCLE ▪︎ Choi Yeonjun✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin