Evet hata yapmıştı
Ama düzelmişti de
Peki neden rüzgarın fısıltalarını düzeltemiyordu çiçek.
Yaprakları tek tek savruluyordu.
Ve can çekişiyordu.
Bunu niye durdumayordu.
Çünkü yine güçsüz kalıyordu çiçek.
Ne onu okşayan kişi burda değildi.
Ne de kardeşi.
Bu gidişle rüzgar onu yiyip bitirecekti.
Yaprakları dökülecek
ölüme yavaş yavaş adımlarını atıcak
Ve bu zaman içerisinde
hiç kimse onun yapraklarını yapıştırmaya çalışmıcaktı.Sorgulama odasında karşımdaki su bardağıyla bakışıyordum.
"Neden onları öldürdün?" Polisin o sert sesi odağımı bozup ona bakmamı sağladı.
Sesini yükseltip"Neden onları öldürdün!" Evet kızlar ölmüştü. Zaten bekliyordum.
Ağlamaktan Çökmüş gözlerimle" intikam almak istedim." Bu cevabımdan sonra polisin bir kaşı havaya kalktı.
Ellerini birbirine geçirip" peki neden?" dediğinde bende onun gibi ellerimi birbirine geçirip sakince"çünkü onlarda benim kardeşimi öldürdü. Ne kadar öyle gözükmesede psikolojik şiddete uğratıp intihara sürüklendi. Peki o haberciler ne yaptı. Hiçbir sey öğrenmeden sadece intihar damgası vurdular benim kardeşime. Beni en kızdıransa onların suçlu değillermiş gibi kardeşimin cenazesine gelip o kirli elleriyle mezarına çicek bırakmalarıydı." Arkama yaslandım. " Bunun için intikam almak istedim."
Bunlar doğruydu. Ama pişman olmama rağmen bunları söylemem, kendimi savunmam hiç hoş değildi.
"İnanın inanmayın kardeşim için yaptım hepsini. Ve onları öldürmek o kadar zevkliydi ki." Ağzımı kapattım. Sandalyeden kalkıp geriledim. Bunu ben söylememiştim.
Başımı ovmaya başladım. "Bunu ben söylemedim, pişmanım." Polis bana deliymişim gibi bakıp sustu ve konuşmadi.
Başımı daha güçlükle ovmaya başladım. Yere çöküp başımı tutarak polisin garip bakışlarına aldırmadan sallanmaya başladım.
Bana komut vermeye çalışıyordu ve kahkahaları beynimin her yerindeydi. Hala kalbimi zehirliyordu. Kalkanımı kırmaya çalışıyordu. Bu sırada kalbim de dayanamayacak hale geliyordu. Sakin olmaya çalışiyordum ama o hale diretiyordu. Artık dayanamacağımı anladığımda "Bana komut verme!" diye bağırdım. Ama yine de komut veriyordu. Saçımı çekiştirmeye başladım. Canım acısa bile o şeyin yaptıkları canımı daha çok acıtıyordu. Polise doğru çaresizce baktığımda polis o arada bana şaşkın şaşkın bakıyordu.
Sulu gözlerimle ona bakmaya devam ettim. Ve güçsüzlükle çıkan kelimelrim durumumu açıklama şeklimdi. "Galiba deliriyorum." dediğimde bunu polis de anlamış gibiydi.
Dışarı çıktığında ses dinmeye başlamıştı. Onunla birlikte saçlarımı çekiştirmeyi bıraktım. Zorlukla yerden kalkıp gözlerimdeki yaşları sildim. Başımı ovalayarak dışarı çıktım. Oturaklardan birisine oturup titreyen elimin dinmesini bekledim. O sırada kulağıma dolan babamın o tok sesiyle titreyen elimi saklayıp ona doğru baktım. Arkasından da annem geliyordu. Babam "Kızım!" diye kollarını açıp geliyordu. Bana sarılırsa daha kötü olurdum. Ve artık kötü olmak istemiyordum.
Ona durması için elimi dur işareti yaptım. "Gelmeni istemiyorum." Bu çökmüş halimden kurtulup yüzüme maskemi taktim.
Ciddi bir şekilde " ben tam tamına 3 kişiyi öldürdüm. Bana kızman tokat atman lazım. Neden böyle yapıyorsun?" Bana böyle yapmaması gerekirdi.
Annem bana acıyan bakışlarıyla "Çünkü bunların yalan olduğunu düşünüyor. Ama kendi ağzından söylediğine göre boşu boşuna inanmışsın." Son kelimeleri babama îma etmişti.
Omzumu dikleştirip "Evet baba boşu boşuna inandın." İçimden kendi halime ağlıyordum. Babamsa sanki ben değilmişim gibi îmalı bakıyordu.
Sonra ne oldu biliyor musunuz? Bana bir şey demeden sessizce karakolu terketti. Bu onun 2 saniyesini aldı. Ve arkasında da yıkılmış bir bina bıraktı ama o bina kendisi yıkılmak istemişti. O zaman neden canı acıyordu. Neden ona tokat atması ya da bağırması ona daha hafif kaçacağını düşünüyordu.
Bu an kalbimin en çok acıdığı ikinci andı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gezegenimdeki Parlayan Yıldız
Teen Fiction-Geçmiş- Yıldızları gösteren gece asıl yıldızını gündüze vermişti. (...) -Gelecek- O benim için gündüze giden yıldızımın yerine tutan hiç göz kamaştıracak parıltısını görmediğim birisiydi. O şimdi benim gezegenimdeki parlayan yıldızımdı. Sadece ba...