Bir bahçedesiniz her yer çiçeklerle dolu. Bir çiçeği almak istiyorsunuz hani olur ya çiçekleri seversiniz ya da o an da canınız ister ve almak istersiniz. Hangisini alırsınız?
- Siz demeden ben cevapliyim tabi ki güzel olanı. Değil mi?Hayat da işte siz gibi, ben gibi bir çiçek koparmak istedi. Ve gitti benim en değer verdiğim çiçeği kopardı. Onu aldı hayatımdan,bensizliğimden. O bizim kopardığımız suçsuz çiçek gibi kopardı toprağından, öldürdü onu.
Ama burada bir fark var ki hayatın benden aldığı çiçeğim kendisi istedi koparılmayı. Çünkü yoruldu arıların onun polenlerini almalarını. Bilemedi ne yapacağını, istemiyordu çünkü arıları. Sonra aklına bir fikir geldi ve koparılmayı yeğledi. Sabahleyin vakti ordan geçen bir postacı kuşuna ablası uyandığında,söylediği kelimelerin bir bir söylenmesini istedi. Kuş aklında tuttu ve ablası uyanana kadar bekledi ablasının yanında. Ablası uyanana kadarda o çiçek koparılmıştı bile. İstediği olmuştu çiçeğin fakat hesaba sokmadığı bir şey vardı. Geriye ona konamayan arılar! O gitti diye bu sefer ablasının polenlerini tek tek almaya başlamışlardı.
2 yıl önce
Eve geldiğimde şu omzumdaki ağırlığa son vermek için ilk gördüğüm yere çantamı attım ve kardeşimin evde olup olmadığına bakmak için onun adını seslendim. Cevap olarak büyük bir sessizlik beni karşıladı. Belki kursa kalmıştı ya da bir yerlere gitmişti. Peki bana neden haber vermemişti.Toplu saçımı açıp başımı ovalayarak mutfağa doğru gittim. Bir daha saçımı bu kadar sıkı toplamıcaktım. Ben saçım ile ilgili düşüncelere dalmışken mutfağa neden geldiğimin belirtisi olarak karnımın guruldaması düşüncelerimi bölüp beni dolaba doğru itti. Dolaptan mısır gevreği ve süt alıp bir kaseye koydum. Kaşık da alıp masaya doğru ilerlediğimde bir mektubun olduğunu gördüm. Kim bu devirde mektup kullanırdı ki. Mısır gevreğimden bir kaşık alıp yeni koparıldığı belli olan kağıdi açtım.Şöyle diyordu;
Çilekli sütten sütlü çikolataya,
Seni çok seviyorum abla. Bunu ilk başta belirtmek istedim.Bu mektupta üzüleceğini ve kızacağın noktalar bana olacak bunlar için önceden özür dilerim. Ama bil ki sen benim dünyada gördüğüm en iyi ablalardan birisin.
Neden veda edermiş gibi yazmıştı. Kaşığı masaya bırakıp mektubu daha dikkatlice okumaya başladım. Nedensizce avuçlarım terlemeye başlamıştı.
Bu mektubun bitişinde benim için ağlayacağını biliyorum. Beni aramaya başlayacaksın. Ama boşuna uğraşma sen arayana kadar ben uzaklarda olacağım.
Neden böyle konuşuyordu. Bu kelimeler ne ifade ediyordu.Aklıma bir şey geliyordu ama onu hemen iteleyip pozitif düşünüyordum. Mektubu okumaya devam ettim.Düşündüm ki eğer vücudum ve ruhum birbirinden ayrılacaksa en azından sevgim hala bir yerlerde kalsın. Sevgi,hiç anlamadığım ve hiç benimsenediğim bir his. Aslında sana acılarımı da bahsetmek isterdim. Ama o kadar büyük ki benim benliğimi sığmamış buraya nasılsın sığsın. Acılarım her yerde dağılmış bir şekilde olacak. Eğer acılarımın bütünleşmiş bir halini bulursan- emin ol istemiyorum öyle bir şey - o zaman benim yaşadıklarımı anlayacaksın. Bu dediklerimden yine anlamıyorsun değil mi? Ben yine şifreli konuşuyorum ve yine sen anlamıyorsun. O zaman senin için bunu açıklığa kavuştırayım; Lise benim için bir karanlıktı. Ve beni bir kara delik gibi içine çekiyordu. Sen de biliyorsun ki ben karanlığı sevmem. İşte asıl konu bu ben o karanlıkta tutulacak eli ittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gezegenimdeki Parlayan Yıldız
Novela Juvenil-Geçmiş- Yıldızları gösteren gece asıl yıldızını gündüze vermişti. (...) -Gelecek- O benim için gündüze giden yıldızımın yerine tutan hiç göz kamaştıracak parıltısını görmediğim birisiydi. O şimdi benim gezegenimdeki parlayan yıldızımdı. Sadece ba...