Çiçek bu planını rüzgarla birlikte planlamıştı. Ve o kadar zevkli olucaktı ki kahkaha atıcaktı arkasından çiçek. 2 hafta geçtikten sonra plan tam rayında oturuyordu. Katil yeni bir çiçek almak için dışarı çıktı ve solmuş çiçeği -yabi bizim çiçeği- es geçip başka bir çiçek aramaya koyuldu. Rüzgara talimat verdiği anda çiçek her şey o an da olup bitti. Katil gözüne gelen kumlar yüzünden gözlerini ovuşturarak onları yok etmeye çalıştı fakat yapamadı. Geri geri gidiyordu ve nereye gittiğini bilmiyordu. Rüzgarsa gideceğe yöne yön veriyordu. Son bir göz ovusturmadan sonra yanlarındaki dereye düştü. Yüzme bilmediğini çiçek konusmalarında duymustu. Ve yanındaki onu okşayan adamın bir yerlere gitmesini beklemişti. Ve gittiği an da her şey olup bitmişti. Çiçekse onun boğulmasını gülerek izliyordu. 1-2 saat geçtikten sonra biran da bu olanlar yaşanırken bir ses duydu çiçek. Sesin geldiği yöne baktiğında kardeşini gördü ve ona gülümsedi. Şaşırmamıştı çünkü kardeşini hep görüyordu. Ama şuan kardeşinin hali çiçeğin kafasıni karıştırmıştı. Kızgın bakıyordu. Sonra bir şeyler demeye başladı. Onu azarlıyordu. Bunun olmaması gerektiğini söylüyordu. Sonra yanina geldi ve yapraklarından birisini sertçe kopardı. Çiçek ne olduğunu anlamadan her şey yerli yerine oturdu. Ve aslında ne yaptığıni kavradı. Ağlamaya başladı ve rüzgara kızdı. Neden ona yardım ettiğini sordu. Rüzgarsa saçma sapan bir şeyler söyledi. Çiçek ne yapacağını bilmiyordu tek onu rahatlatabilecek şey hatasını düzeltmesiydi. Ve tek tek tuşlara bastı. Hatalarını düzeltmek için.
-2 hafta sonra-
2 hafta ne ara geçmişti bilmiyorum ama babamın beni gördüğünde kullandığı terimiyle halüsinasyonlarım arttmıştı. Fakat bunu aileme söylemiyor,maskemi takmış bir şekilde odama çekilip o kızlara ne yapacağımı düşünüyordum. Bulmuştum da onların benim kalbim gibi yanmasını izlicektim. Bu plan için 1 haftamı kaybetmiştim. Fakat bir hiç uğruna gitmemişti. Ve onların her çığlıklarını hayal ettiğimde içimdeki ses gülüyordu onla beraber bende.
[.....]
Elimdeki boşalmış benzin bidonunu rastgele bir yere atıp cebimdeki çakmağı çıkardım.
Çakmağı çakmadan önce içimdeki deliyi çıkartıp o deliyi kötü amellere sürükledikleri için şanssız kızlara baktım.
Onlara hiç acımıyordum. Belki acıyabilirdim ama o duygu parçası başka duygularla birlikte sökülüp alındığı için malesef acıyamıyordum. Acırsam eğer onların kardeşime bir sürü şey yaparken acımadıklarını hatırlıyacaktım ve suçluluk duygusu içimi sarıcaktı. Kendi kendime güldüm.Başımı olumsuzca salladım kendime cevap vermek için. Kesinlikle acımıcaktım onlara.Hatta tam tersine zevk alıcaktım çünkü kendileri beni çağırmıştı.
İçimdeki 3 harfli rahatsız edilmeyi sevmezken meraklarından çatlayıp onu bir olay amacıyla çağırmışlardı. Koca bir hata yapmışlardı. Lakin ben onları rahatsız etmekten farklı bir şey yapıcaktım onları öldürecektim.
Telefonumdan anlamlı olarak bana en uygun olan ingilizce bir şarkı olan Believer'ı açıp kulaklığıma taktım. Ve burada öleceklerini bilmeyen kızlara içtenlikle sırıttım ve onlara elveda edip çakmağı çaktıktan sonra yere attim. Oradan uzaklaştığımda kendimi bu manzaraya bakarak müziğimi dinlemeye başladim.
Şöyle diyordu;《..》
Acıdan gelen sorunlarla
Şarkı söylüyordum
Mesajlarımı damarlardan alıyordum
Dersimde beynimden konuşuyordum
Güzelliği görüyordum....
《..》Ateş,şarkı boyunca dağılmış habersiz kalan kızlarımızın çığlık atmalarına yol açmıştı. Kulağıma fısıldayan iç sesimi farkedip onu duymaya çalıştım. Bana diyordu ki ' yanlış yapıyorsun,bu psikopatça bir şey.' Onu duymamak için başımı salladım. Ben mi şimdi yanlış yapıyordum. Onlar ne yapmıştı peki; bencillik,pisliklik,acımasızlık. Onlar bunu yapmışken ben mi suçlu oluyordum.
Asıl onlar bulaşmıcaklardı. Hayatımı mutsuzluğa sürüklemiceklerdi. Benim yıldızımı elimden alan gündüz olmıcaklardıki böyle yaşanmasın olaylar. Ama onlar kendileri seçtiler.İç sesimin cevabını aldığını düşünüp asıl olaya geldim. Kulaklığı boynuma taktım. Ve yükselen çığlıkların sahibi kızlarımızın seslerini dinledim.
Kesinlikle benim suçum yoktu. Onların suçuydu. Kendimi bunları söylerken kızlar artık çığlık atmayı bırakmış yardım dilenmeye başlamışlardı. Bu çabaları beni güldürüyordu. Şuan kahkaha bile atıyordum. Galiba onların bu halleri bana zevkli geliyordu. Kahkamı durdurup onları işaret ettim.
Ve onların beni duymamasına rağmen onlara doğru bağırdım. "Burdan kurtulamazsınız sizi pislikler!"deyip sonra yine kahkaha atmaya başladım.
-4 saat sonra-
Ateş her yeri sarmıştı. Ev yanmıyordu ateş evi yiyordu sanki. Ama bir yandan da kalbime benziyordu.Tek tek heryeri sarmıştı.
Sesler yavaş yavaş dinmeye başladığında istediğim şeye ulaştığımın canlı kanıtıydı her şey. Öksürüklü bir ses son kez yardım dilendikten sonra sesler kesildi.
"Sen ne yaptın abla!" Sesin geldiği yöne baktığımda melek karşımdaydı.Yine beynim halüsinasyon olduğunu söylüyordu. Ama kalbim onu sessiz alma tuşuna basıp dinlemiyordu.
Onu büyük bir özlemle süzdüm. Bugün o en sevdiği mavi çiçekli elbisesini giymişti."Elbisen sana çok yakışmış." dediğimde dediğimi umursamıyor gibiydi.
Sadece bana kızgınca bakıyordu. "Onları öldürüyorsun. Böyle yapmamalısın, bu delilik!" Gülümsemem bir anda soldu. Ben onun için yapıyordum. Peki neden o böyle diyordu.
Ona doğru koştum ve elini tuttum."Bu senin için." Dedim.
Elini çekip kafasını olumsuzca salladı. "Ben istedim mi bunu ?" Cevapsız kalan bana kaşları kalkmiş bir şekilde baktı. Kaşları çatılma şekline girdiğinde omzuma parmağını dayayıp yüzüme tükürürcesine "bunu sen istedin değil mi?" dedi.
Bakışlarımdan anlamış olmalı ki beni ittirip "canın acıyor diye onları mı öldürmek istedin?" Sonunda inanamaz bir şekilde söylemişti. Bu o olamazdı bu benim iç sesim olmalıydı.
Kardeşimi kullanarak istediğini yaptırmaya çalışıyordu. "Sen değilsin bu." Bana tiksinircesine baktı.
Parmağını çekip karşımda ciddi bir şekilde durdu. "Asıl sen böyle birisi değilsin. Senden utanıyorum." O an elindeki bir şeyi kavradı ama ben o şeyi farketmiyordum. Sadece kardeşimin ağzından döküleceklerine dikkat kesilmiştim. " Eğer böyle birisiysen senin gibi ablam olmaz olsun!" bunu dedikten sonra kalbimin tam ortasına hançeri sapladı ve kayboldu. Bense kalbimde ki hançerle yere yığılmış bir şekilde nefeslerimin yavaş yavaş kesilişini izliyordum.
Bir anda nefeslerim düzeldi ve ben anın şokuyla bunların gerçek olmadığını anladım.
Göğsüme baktığımda hançer filan yoktu. Bir patlama sesiyle irkilerek patlamın olduğu yere baktım. Bunu ben mi yapmıştım. Yutkundum. Ben ne yapmıştım böyle!
Ben bildiğimiz 3 kişiyi öldürmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gezegenimdeki Parlayan Yıldız
Teen Fiction-Geçmiş- Yıldızları gösteren gece asıl yıldızını gündüze vermişti. (...) -Gelecek- O benim için gündüze giden yıldızımın yerine tutan hiç göz kamaştıracak parıltısını görmediğim birisiydi. O şimdi benim gezegenimdeki parlayan yıldızımdı. Sadece ba...