ANA JET ÜSSÜNDE PANİK

127 0 0
                                    

ON

      Yetmişli yılların başında Ayvalık üzerinde ve alçak irtifada çekilmiş üçlü RF-5 uçuş kolu fotoğrafının Atatürk portresiyle üst üste getirilerek, fotoğraf stüdyosunda baskılanmış olan o fotoğraf gözüne ilişti. Fotoğraf yıllardır evindeki o duvarda asılı duruyordu ve bu fotoğraf en çok sevdiği fotoğraflardan biriydi. Aslında eskiden çekilmiş çok fazla görev fotoğrafı da yoktu.

      Balıkesir'deki filonun uçak tipinin değişmesiyle, atandığı Bandırma'ya giderken filo koridorunda asılı duran bu fotoğrafı hatıra olarak almıştı. En az üç senedir yerinden kımıldatılmamış olan bu fotoğraftaki üç uçaktan sağ taraftaki RF-5A uçağını o uçuruyordu. Ayrıca bu fotoğraf onun duygu, düşünce ve sanki ruhunu yansıtıyordu. Atatürk ile bir anda göz göze geldi. Sonra dikkatini sağdaki uçağa çevirdi kime ait olduğu belli olmayan bir uçuş kaskından başka bir şey görünmüyordu. O biliyordu ki bu üsteğmen oydu. Bir an kendisini o uçağın içinde buldu. Gözlerini kapadı; işte uçuyordu, lider uçağının kolunda kımıldamadan, kanatlar arasında bir metrelik mesafe olacak şekilde sımsıkı duruyordu, adeta karasakız gibi yapışmıştı.

      Bu fotoğrafın 1974 yılının ilkbahar aylarında çekildiğini çok iyi hatırlıyordu. Evlilik hazırlıklarının başladığı tarihlerdi. Geçmek bilmeyen aylar, nikâh tarihine üç gün kala nikâhın ertelenmesi, Kıbrıs barış harekâtı, bir fırsat bulup aceleyle kıyılan nikâh ve ikinci Kıbrıs barış harekâtı hepsi sıraya dizilmiş anılarının bir köşesinden fırlayarak ortaya çıkmıştı. Gelişen olayları tarihleriyle hatırlıyordu;

"15 Temmuz Pazartesi günü, Kıbrıs'ta iktidarı elinde bulunduran Makarios'a karşı darbe ve Sampson'un iktidarı ele geçirişi, Türk Milli Güvenlik Kurulu ve Bakanlar kurulunun toplanması,"

"16 Temmuz Salı, Türkiye'de askeri tedbirlerin alınmaya başlanması, Yunanistan'da genel seferberlik ilanı,"

"19 Temmuz Cuma, Türk Deniz Kuvvetleri'nin limanlardan ayrılması, Ordunun en üst düzeyde alarm durumuna geçmesi,"

"20 Temmuz Cumartesi, sabah 05.00'da uçakların havalanması ve 08.10'da ilk Türk askerinin Kıbrıs'a ayak basması."

      Bu tarihler arasındaki 16 Temmuzda askeri tedbirlerle beraber, bütün izinlerin iptal edilmesiyle yeni üsteğmenin nikâhı da iptal edilmiş oldu. Şimdi zaman Kıbrıslı yurttaşların kurtarılması ve harekâtın başarıya ulaşması için tüm varlık ve güçle savaşmaktı. Şahsi işler değil düşünceden, hayalden bile çıkmıştı.

      Türk askerinin Kıbrıs'a ayak bastığı Girne'nin on kilometre kadar batısındaki küçük plaj, Cumartesi sabahı, her zamanki gibi gerine gerine uyandı. Güneş yavaş yavaş eteklerini ısıtmaya başlamış, dümdüz deniz yumuşacık dalgalarıyla kumları okşuyordu güzelliğinden emin, gözlerini kırpıştırarak etrafına baktı. Martılar tüm zarafetleriyle gökyüzünde süzülüyordu. Plajın arkasındaki dağlardan da birkaç koyun melemesiyle, horozların sabah olduğunu bildiren ötüşleri duyuluyordu. "Güzel ve sıcak bir gün daha başlıyor." diye mırıldandı kendi kendine güzel plaj.

      O da nesi; birkaç kilometre uzakta, hafif pusun içinden koca koca gemiler belirivermişti. Onların üzerlerinden de birçok uçak geçiyor ve kulakları yırtan gürültülerle yaklaşıyordu. Uçaklar bomba, roket, top, ne silahları varsa hepsini boşaltıp gidiyordu. Gidenlerin yerini çok geçmeden yenileri alıyordu. Sanki yılların hıncını çıkarırcasına, aceleyle gidip tekrar geliyorlardı. Neydi istedikleri bu gelenlerin? Kumlar darmadağın olmuş, taşa toprağa hatta kana bulanmıştı. Küçük plaj acı acı ağlamaya başladı ama sesini kimse duymadı, hiçbir şeyin farkına varamayan bu küçük plaj ölmüştü.

KOKPİTTEKİ SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin