Azra dudaklarını çiğneyerek gözlerini iri iri açtı. Hayaller kurduğu, kataloglardan, dergilerden takip ettiği, sürekli onunla ilgili hayaller kurduğu ama karşısına çıkmaya cesaret edemediği adam şu anda karşısındaydı. Belki hiç sahip olmayacağı ama asla ondan başkasıyla hayal kuramayacağı adam şimdi ayakkabılarını burnunun ucuna sokmuş, ona tepeden bakıyordu.
"Kahretsin!" sözleri kurtuldu dudaklarından.
Adamın yüzü gözle görülür bir şekilde değişerek, sertleşti. Onaylamayan bir tutumla geniş göğsünü şişirdi. Bir sure sessiz kaldıktan sonra gözlerini ağır ağır aşağı indirerek, "Yeriniz çok rahat sanırım," diye eleştirdi.
"Hı..." yaptı Azra anlamayarak. Ve o anda dadısının korku dolu çığlını duyunca gerçeğe döndü. Az evvel ona araba çarpmıştı değil mi? Ve yerlere kapaklanırken hayallerinin prensinin ayağının dibine düşmüştü. Kahretsin! Üç kere, beş kere kahretsin hem de!
"Kızım iyi misin?" diye sordu Serra dadı korkuyla.
"İyiyim dadı, sorun yok." dedi utançtan kızaran yüzünü eğerek. Kadın kolundan tutup kaldırmaya çalışıyordu ama adamın umurunda değildi.
"Yardım etsenize, bostan korkuluğu gibi ne dikiliyorsunuz. Sizi dava edeceğim eğer bir şey olduysa. Yavrum iyi misin?" Dadısı korkudan kalp krizi geçirecek gibiydi ve bu vahim olayda aklını bu yeşil gözlü devin bakışlarında unuttuğu için onu tamamen aklından çıkarmıştı Azra.
Sonra başını indirip ellerine baktı ve bacağını kendine çekip doğrulmak isteyince acıyla yüzünü buruşturdu. Ellerini çakıl taşları çizmiş kanıyordu. Üstelik dizi de acıyordu.
Onun yoğun bakışları altında kendini tuhaf hisseden kız nefesini tutup hafif yağan yağmurun altında toparlanmak için acının dinmesini bekledi.
"Bırakın yaranıza bakayım." Sonunda kıza çarptığını ve yaraladığını idrak eden adam eğildi.
Ellerini birbirine kapayan kız, "Hayır." dedi inatla. Ve adamın ellerine vurarak uzaklaştırdı dadı yavrusunu koruyan anaç bir kuş gibi adamı. Adam ona sert sert baktı ancak kadının bakışlarındaki suçlayıcı ifade ve duruşundaki katılık daha baskındı.
Adam pes etti ve sanki birine zarar vermemiş gibi doğruldu. Aracına yönelirken, "Umarım sizi arayan birileri vardır." dedi ikiliye bakarken. Az ellerindeki kanlı toprağı silerken yüzü asıktı, onca zaman karşısına bile çıkmaya cesaret edemediği adamın ayaklarının dibine düşme talihsizliğine yakalanmıştı.
Timur başını sallayarak kıza baktı. Azra adamın bakışlarının sebebini anlamayınca, "Ne," dercesine başını salladı.
Adam iç geçirircesine, başını iki yana salladı. "Yolumdan çekilseniz de ben de gitsem."
"Hadi aile terbiyesi, nezaketi görmedin de, merhametten de mi nasibini almadın. Kılıfına bakan seni centilmen sanır. Tüüü kalıbına," dedi Serra Hanım homurdanarak. Adam yaşlı kadının sözleriyle öyle bir baktı ki yüzüne, tekme tokat daldı sadece gözleriyle. O dişini sıkarken Azra dudaklarını çiğniyordu utançla, başkasına taramalı tüfek olan dili şimdi nereye girmişti anlamıyordu.
"Kalk kızım," dedi kolundan tutup kaldırmaya çalışan dadısı. "Ukalaya bak, hastaneye götürmeyi teklif edeceği halde birde başından savıyor." dedi huysuzca. "Ona bir şey olsun, soyunu kuruturum senin, sen benim kim olduğumu biliyor musun?" diye hırladı.
Hırslandı Azra. Bu tutumuna gıcık oldu, inatla yerinden kıpırdamadı. Suçlayan bir tutumla, "Bana vurdunuz?" dedi ve acıyan bacağına dokudu. Yüzü değişirken, gözlerini kapadı. Savunmasız bir boyun eğmeyle, "Canım acıyor, kırılmış olabilir." diye söylendi.
"Eeee..." dedi aracının kapısını açan adam.
"Ne demek e..." dedi dadısı ondan evvel, bazen dadısının bu tez canlı hallerine bayılıyordu.
"Doktora mı benziyorum?" dedi adam sabırsız bir tutumla.
"Küstah." dedi Serra dadı.
"Siz de onun dilisiniz sanırım?" dedi yaşlı kadına ukala bir tutumla adam ve dadısı ilk defa homurdanıp laf yetiştiremedi. Kız dadısından destek alıp ayaklandı, arkasını dönmek için çabalarken yüzünü ekşitti. Bacağını sürükleyerek uzaklaşırken, öfkeden kıpkırmızı olmuştu.
Timur kızın seken ayağına bakarken çalan telefonuna küfretti, sonrada bacağını sürükleyerek kenara gitmeye çalışan kıza bakıp, başını sallayarak aracına binip hızla onu arkasında bırakıp uzaklaşmaya başladı ve telefondaki kızgın kişiye neden geç kaldığına dair mazeret üretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANSA BAK! (Talih serisi-3)
Chick-LitTANITIM TÜR: Romantik, Komedi Allah'ım, babamdan ve bir nevi kendini Nazi Subayı sanan ağabeyimin yardımcısı olan Nazi Nalan'dan beni kurtardığın için bana bu Şansı verdiğin için, şükürler olsun! " derken, başıma geleceklerden habersiz olan ben: Azr...