"Benimle bu kendini beğenmiş tonda konuşma, yaşlılara saygın da mı yok senin!" diyerek azarladı genç kızı. Onunla saygısız bir tutumla konuşmuyordu ki, ona meramını anlatmaya çalışıyordu ama bu huysuz bunak onu dinlemeyi reddediyordu.
"Seninle o tarzda konuşmuyorum babaanne," derken babaannesinin zigon sehpanın arkasında duran oyması koltuğunda diklendi. Çocukken de soğuk ve nemrut olduğunu düşünmüştü, şimdi de. Abilerinin neden bu kadından uzak durduklarını şimdi anlıyordu.
"Annenin cezası konusunda seninle tartışmayacağım." diye ekledi sinsice. "Ona bir söz verdim, iyi bir gençle düğün kararı alan kadar göz kulak olacağım."
Yaşlı kadın gözlerini kıstı ve gençliğine benzeyen bu asi felaketin zekâ analizini yaptı.
Henüz evlilik çağı geçmemiş inatçı kızın son birkaç aydır aldığı evlenme tekliflerini kabul etmediğini biliyordu. Abileri de artık işi gücü bırakıp ona eskortluk yapmak durumunda olmaktan yorulmuştu. Gerçi bir ara onlara da el atmayı bir kanara yazmıştı. Neyse şimdi durum daha vahimdi. Huriye'ye söz vermişti, kızı nişanlamadan bu çiftlikten yollamayacaktı. Onca genç adamı çiftliğe boşa çağırmamıştı. Annesinin sürekli tekrar eden parti alışkanlığı, sosyeteye yeni girmiş kızları uğrak yeri yapıyordu evet, onların hırslı annelerinin bekâr gençlerin üzerine atlamasına olanak sağlıyordu ve buna rağmen beş erkek torunu da hala başını bağlayamamıştı. Huriye biliyordu ki, hiçbir genç gelecekteki damadı olmak için kızının kendine koyduğu yüksek standartları karşılayamazdı, o zaman kızına uydun yüksek standartları olan bir adamı ona uygun hale getirmek lazımdı.
Yaşlı kadının dudakları gerildi. "Buraya annenin verdiği kararı tartışmaya gelmedin değil mi? Önemli konunun bu olduğunu sanmıyorum."
"Bundan daha önemli bir konu yok ki. Bence yapmalıyız,"
"Bunun için geç kalmadın mı küçükhanım?" Genç kız huysuz bir homurtuyla yüzünü astı.
"Henüz çok geç değil, misafirleriniz gelmedi. Beni istemediğinizi söyleyin, evlenmeye hiç uygun olmadığımı ve sizi çileden çıkardığımı da ekleyebilirsin."
"Beni kimse çileden çıkaramaz," diye çıkışınca yaşlı kadın, genç kız yutkundu. "Ayrıca zaten annende buna inanmaz. O beni iyi tanır."
Ne tuhaf ne laf dinlemez bir bunaktı bu kadın. Çocukluğumda bir kere görmüştüm, bu kadar huysuz değildi o zamanlar ya da ben irdeleyecek kadar büyük değildim. O sırada çalışma odasının camının önünden geçen erkek torununa gözü takılan yaşlı kadın, dertlice iç geçirdi. Bir tane de burada vardı işte. Yedi tane torunu vardı, Timur'da buna dahil, hiç birisi evli değildi. Ahdetmişti, onları evlendirmeden ölmeyecekti.
Aslında bu küçük kızı bahane ederek, bir taşla iki kuş vurmaya niyetliydi. Azra için müstakbel damat bulurken, Timur içinde bir gelin adayı düşünmekteydi. Ve Timur verdiği sözden dolayı şu anda elindeydi, bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerekiyordu.
Otuz üç yaşında 1.90'nın üzerindeki boyu, güçlü omuzları ve atletik yapısıyla, tüm kızların rüyası, annelerinin hayaliydi. Güçlü bedenine oturan kaliteli kıyafetleri üzerinde bir manken gibi taşıyan, terzisinin diktiği her ürünü gururla sergileyen kusursuz erkeklerdendi. Geniş omuzlarına rahatça oturan siyah ceketi, kaliteli kumaştan aynı renk pantolonla tasarlanmıştı. Koyu renk gür saçları rüzgârda dağılmış, serseri tutumunda dağınık kesilmişti. Bu hali ona daha çekici bir albeni katmıştı. Alnında şekil alan biçimli kaşları koyu kahveydi, erkeksi burnu ve çıkık elmacık kemikleri ifadesine normalin üstünde bir sertlik katmaktaydı. İnce üst dudağını bastıran dolgun alt dudağı ise kare şeklindeki çenesi hayli yakışıyor. Sert ifadesi üstah ve zalim karakterine ithafta bulunuyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANSA BAK! (Talih serisi-3)
Chick-LitTANITIM TÜR: Romantik, Komedi Allah'ım, babamdan ve bir nevi kendini Nazi Subayı sanan ağabeyimin yardımcısı olan Nazi Nalan'dan beni kurtardığın için bana bu Şansı verdiğin için, şükürler olsun! " derken, başıma geleceklerden habersiz olan ben: Azr...