D O K U Z

9.8K 623 444
                                    

Üstümde olan kollarını çekmeye çalışırken birden üstüme uzanmasıyla neye uğradığımı şaşırdım.

"Uyu, Kızıl." yeni uyandığını belli eden boğuk ve kalın sesi çekiciydi. Kafasını boynuma yerleştirirken bütün ağırlığını üstüme verdi.

"Lotus çiçeği..." uykulu bir şekilde gülümsedi. "Lotus çiçeği sana o kadar çok yakışıyor ki anlatamam." burnunu boynuma sürtüyordu.

"Kolyeni takmıyorsun." gözlerimi kapattım. Çok ağırdı.

"Çok ağırsın." ağırlık hafiflerken üstümden çekilmedi.

Aksine daha da üstüme yerleşirken burnumun ucuna öpücük kondurdu. Kollarımı hareket ettiremiyordum ne ara tutmuştu?

"Bu yakınlığın korkutucu geliyor. Uzaklaş." Kafasını kaldırıp çakır rengi gözlerini üstüme dikti. Bedeni yavaşça benden ayrılırken diğer tarafa döndü. Poposu bana dönüktü.

Trip mi yiyordum ben?

"Yeni doğduğum zamanlar sürekli defne yapraklarının üstüne yatırırlarmış." kafamı 'Anladım.' anlamında salladım. Dün de söylemişti...

"Bana kafa sallama kızıl, o güzel sesini saklama benden." Arkası dönükken beni nasıl görebiliyordu ki?

"Poponda gözün var herhâlde?" Birazcık kıpırdandı. "Senin olduğun her yerde gözüm var." Aniden bana döndü. "Kızıl."

"Efendim, Yiğit?"

"Uzun yolculuğa çıkalım mı?" Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Yiğit ile uzun yolculuğa çıkmak mı?

"Nereye gideceğiz? Ayrıca neden?" Yatakta oturur pozisyona geldi. "Gideriz bir yerlere. Seninle vakit geçiririz. Gitmek istediğin bir yer var mı?" Kafamı sağa sola salladım. Annemi bırakmak istemiyordum.

"Hayır. Annemi bırakmak istemiyorum." Bakışlarını kaçırdı. Suratı asılmıştı bir anda. Onunla çıkmak istemem onu üzmüş müydü?

"Aslında annenin haberi var, bana güveneceğini düşünmüştüm... Eskiden, yani kötü şeyler yaşanmadan önce tereddütsüz bir şekilde benimle geliyordun her yere." Derin bir nefes verdim. Pekâlâ, ona güvenebilirdim bir seferlik.

"Tamam." Hafif bir şekilde tebessüm etti. Çenemde ki eli yüzümü usulca okşamaya başladı.

"Mavilerin sadece sevgi, merhamet, şefkât, mutluluk dolu baksın, Kızıl." Çakır renginde ki gözleri yüzümün her bir santiminde gezindi.

"Yeter ki o gözlerinde ki canlılık sönmesin, Kızıl'ım. Ama sadece bana bak, Kızıl... Gözlerin benden başkasına değmesin." Gözlerinde çözemediğim bir duygu vardı.

"B-ben duş alsam iyi olacak." Yataktan destek alarak hızla doğruldum.

"Yardım etmek için gelebilirim." Gözlerim hızla ona döndü.

"Ne diyorsun be? Sapık." Güçlü bir kahkaha attı. Kalın sesinden dolayı melodi gibi olan kahkahası odada gezindi.

Çakır rengi gözleri kahkaha atarken kısılmıştı. Kahkahasına son vererek dibime girdi.

"Öyle bir gün gelecek ki yanından bir adım bile uzaklaşmamı istemeyeceksin, eskiden olduğu gibi..." Kaşlarımı kaldırdım.

Elimi suratına doğru kaldırdım.

Ateş'in KızılıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin