O N - B İ R

8.9K 552 545
                                    

Sarsılıyordum...

Bomboş bir odadaydım, pencereden esen soğuk rüzgar tenime sertçe vurup geçiyordu.

En son Yiğit'in yanındaydım. Sonrasında neler olduğunu hiçbir şekilde hatırlamamam da cabasıydı.

Odanın içerisinde usulca dolanan melodi ürkütücüydü.

Üstümde ki dizlerime kadar gelen beyaz elbiseye baktım.

Burnuma defne yaprağı kokusu geliyordu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.

Sesler geliyordu, birisi konuşuyordu ama anlayamıyordum. Sesin geldiği yöne biraz daha yaklaştım.

Aralık olan kapıdan dışarı bakarken pencerenin önünde bir adam vardı.

"O Yiğit denen adamın işini bitirin." Gözlerim korkuyla aralanırken nefesimi tuttum.

"Mayda artık benimle." Titrek bir şekilde nefesimi dışarı verirken telefonu kapattı.

"Günaydın, Aruna." Uzun boyuna eşlik eden kaslı vücuduna dikkatli bir şekilde baktım.

Kim bu?

"Beni dinlediğini biliyorum, Mayda. Yanıma gel." Çıplak ayaklarım geriye doğru büyük bir adım atarken sert bir rüzgar esti.

Kapı sonuna kadar açılırken duvara sertçe çarpıp tok bir ses çıkardı.

Bana doğru döndüğünde karşılaştığım yüzle kaşlarımı çattım.

Kehribar renginde ki soğuk bakan gözleri, yeni çıkmaya başlamış sakalları, hokka burnu, kalın dudakları ve sert çehresi ile yakışıklı görünüyordu.

"Nasıl hissediyorsun, Aruna'm?" Suratına düz bir ifadeyle bakıyordum.

Söyleyebileceğim, sorabileceğim birçok şey var ama dudaklarımı araladığımda tek bir kelime bile çıkmıyordu. Bir el var sanki... Zorla susturuyor.

Konuşmak, bağırmak isterken sadece sessiz kalıyordum.

"Yiğit piçi yok artık sadece sen, ben..." Bana doğru büyük ve ağır adımlar atmaya başladı.

Ne geriye gidiyordum, ne de konuşuyordum.

"Korkuyorsun." Kafamı aşağı yukarı yavaş bir şekilde salladım.

"Korkmamalısın, Aruna. Bütün kötülüklerden koruyabilirim seni." Dudağının sol tarafı yukarı doğru kıvrıldı.

"Ama ben... Herkesten, her şeyden daha tehlikeliyim, Aruna." Gözlerimi etrafta gezdirdim.

"Seni kendimden koruyamam." Aramızda ki mesafe gittikçe azalırken tam önümde iki adım mesafe bırakarak durdu.

"Neden güzel sesini benden saklıyorsun, Aruna?" Tüylerimi ürpertecek şekilde soğuk bakıyordu.

"S-sen." Ne diyeceğimi bilmiyordum.

"Evet, ben?" Kehribar gözleri bana beklentiyle bakıyordu.

"Kimsin?" Büyük ellerini omuzlarıma yerleştirdi.

"Korhan Şahmeran." Bir adım geri çekildim.

Elleri boşluğa düşerken sinirlendiğini görebiliyordum.

"İsmini söyledin, kim olduğunu değil." Hafifçe sırıttı.

Samimiyetten uzak, sinirli bir gülümseme...

Dilini dudaklarında gezdirdi.

"Kim olduğumun bir önemi yok Aruna." Üstüme doğru eğildi.

"Sen yanımdasın ya... Neyin ne olduğunun hiçbir önemi yok." Gözlerim pencereden dışarı kayarken gördüğüm tek şey ağaç dallarıydı.

"Aruna, Aruna, Aruna. Bildiğin başka bir şey yok herhâlde." Sırıtarak yüzüme bakarken devam ettim.

"Burası neresi?" Bakışlarımı tekrardan ona doğru çevirdiğimde dikkatli bir şekilde bana bakıyordu.

"Amerika." Gözlerim şaşkınlıkla aralanırken halimden keyif alır gibi gözüküyordu.

"Ne saçmalıyorsun sen? Ne Amerika'sı?" Kehribar gözleri vücudumu süzüyordu.

"Beyaz sana çok yakışıyor." Sinirle yüksek sesli bir kahkaha patlattım.

"Ben ne diyorum, sen ne diyorsun ya?!" Yüksek sesim odanın duvarlarına çarpıp geri sekti.

"O sesinin ayarına dikkat et, Aruna." Histerik bir gülüş attım. Kehribar gözleri her bir hareketini dikkatli bir şekilde inceliyordu.

"Etmezsem ne yapabilirsin ki?" Yüzündeki sinir bozucu gülümseme, ağzının ortasına vurma isteğiyle dolup taşırıyordu.

Gözlerimi odada gezdirdim. Yatak ve koltuk dışında hiçbir şey yoktu.

"Bak bana." Gözlerimi ona çevirmeden dışarı bakmaya devam ettim.

"Bana bak dedim sana!"

"Sesinin ayarını kıs, Korhan. Karşında bir kadın var senin!" Kafamı sertçe kendisine çevirdiğinde boynuma giren kramp da ayrı bir meseleydi.

"Ah!" Kafamı dik tutmama yardım ederken vücudu bana yapışmıştı.

"Sana bana bak diyorum değil mi?! Neden zorluyorsun?" Boynumda ki kramp yavaş yavaş geçerken sık nefesler alıp veriyordum.

"Bakmıyorsam bakmıyorum." Gözlerine baktığımda bana alayla bakıyordu. "Uzaklaş benden."

"Yanlış kişiye kafa tutuyorsun, Aruna." Suratını, suratıma yaklaştırmaya başladığında kendimi sertçe geri çektim. Aramızda oluşan boşlukla yüzündeki gülümseme devam ediyordu.

"Kıçın başın ayrı oynamasın, yerini bil." Suratına soğukkanlı bir sırıtış yerleştirdi. Yanağında beliren gamze onu daha da çekici yapıyordu.

Umrumda mıydı?

Kesinlikle hayır.

"Ne düşünüyorsun?" Sırıttım.

"Seni nasıl öldüreceğimi." Gözleri kırışırken bunun gerçek bir gülüş olduğunu fark etmiştim.

"Sen gülümsediğinde zaten canımdan can gidiyor." Gözlerimi devirdim.

"Benim burada ne işim var?" Üstünde ki ceketi çıkarırken gerilen kasları dikkatimi çekmişti.

"Aç mısın?" Sorumu görmezden gelmişti.

"Benim burada ne işim var dedim sana!" dişlerimin arasından tıslayarak konuşuyordum.

Git gide Yiğit'e benziyordum galiba.

"Hamburger seversin sen." Arkasını dönüp ilerlemeye başladığında sıkıntıyla ellerimi belime yerleştirdim.

Koltuğun üstüne attığı ceketine gözlerim takıldı.

Telefonu büyük ihtimalle onun içindeydi.

Hızlı bir şekilde ceplerini karıştırırken elime değen telefona zaferle gülümsedim.

"Ne arıyorsun, Aruna?" Sırtım ona dönüktü. Telefonu çaktırmadan sütyenime sıkıştırdım.

"Sana ne aradığını sordum, Aruna!"

-BÖLÜM SONU-

Aruna: Safağın kırmızı tonu.

Süprüüüz.

SINIR: 460 Oy, 450 Yorum.

Yeni Bölüm Düzenlenme Tarihi - Saati: 13.04.2024 15.37.

Yazar: Yağmur Yabalak.

Ateş'in KızılıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin