Ateş Krallığı
Sarayda oluşan büyük sessizlik Wanda'nın bir adım öne gelip 'Bu nasıl olur?' demesiyle bozulmuştu. Stephen ise bir süre daha sessiz kaldıktan sonra o da Wanda'ya birkaç adım attı. 'Bu imkânsız' cümlesi dudaklarının arasından sanki bir büyü yapıyormuş gibi fısıltıyla çıktı.
"Sen ölmüştün!" diye bağırdı bu sefer ağlamamak için kendini zor tutan kız. "Sen ölmüştün Stephen! B-ben senin ölünü gördüğüm!.." diye bağırırken iki elini de havaya kaldırdı. "Ben seni bu ellerle toprağa koydum" son cümlesinde sesi biraz daha kısılırken ağzından çıkan bir hıçkırık ağlamasını başlatmıştı.
"Asıl sen ölmüştün!" diye bağırdı Stephen. Sesi Wanda'nın sesinden daha gür çıkarken gözünden bir damla yaş yanağına süzüldü. "Asıl ben seni gömdüm! O karanlığa ben seni bıraktım!"
Stephen'ın şaşkınlıktan çok kızgınlık ve sinir duygusu açığa çıkmışken Wanda'nın üzerine adımladı. Bunu gören Steve hızla kızı belinden tutup arkasına aldı ve Stephen'a baktı.
"Sakin ol" dedi buz gibi sesiyle. Stephen ne yaptığının farkına yeni varmış gibi şaşkın bir şekilde birkaç adım geriye gitti. Durumların iyice karışacağını fark eden alevler kralı hızlı adımlarla Stephen'ın yanına gelip elini omuzuna attı.
"Anlaşılan ortada yanlış bir anlaşılma var..." dudağını ıslattıktan sonra bakışlarını Steve'in buz mavisi gözlerine daha sonra arkasındaki ağlayan kıza çevirdi. "İkinizde birbirinizi ölü zanediyormuşsunuz. Belki de konuşmalısınız"
"Bay Stark haklı..." dedi Steve Wanda'ya vücudunu döndürürken. Kızın iki kolundan da tutarak yüzüne güven verici bir gülümseme koydu.
"Leydi Maximoff belki de Bay Strange ile konuşmalısınız. Sakince."Wanda biraz rahatladığını hissetti. Gözünden akan damlaları sildikten sonra kafasını olumluca sallayıp birkaç adım öne geldi ve bunca zamandır ölü zannettiği sevgilisine baktı.
"Bu nasıl oldu?"
Stephen, Wanda'nın sorusuyla kafasını olumsuzca iki yana salladı. Nasıl olduğunu, neden olduğunu? Bimiyordu ama birkaç tahmin kafasında çoktan belirmişti."Senin kalbin..." dedi Wanda gözlerini kapatırken. Sanki acısı gözlerinden okunuyordu ve kız bunu göstermemek için gözlerini kapatmıştı. "...Kanlar içindeydi. Bir kazık sokulmuştu"
Stephen hızla kızın yüzünü ellerinin arasına alıp alnına bir öpücük bıraktı. Şuana kadar gerçek olup olmadığını çözmeye çalışıyordu ama gerçekti işte. Yıllardır sevdiği kadın burada, karşısında sapasağlam duruyordu.
"Bende gördüm Wanda..." dedi alnını kızın alnına yaslarken. "Kalbine nasıl kazık soktuklarını gördüm, kucağımda son nefesini verişini gördüm, bana son bakışını gördüm"
"Ben anlamıyorum Stephen. Bunu nasıl yaptılar?"
"Kaos ile sevgilim kaos ile"Wanda korkuyla bir adım geriye kaçtı. Gözleri şaşkınlıkla açık, ağzı hafif aralık duruyordu. Bakışlarındaki korku ise herkes tarafından rahatlıkla görülebiliyordu.
"Kaos mu? Stephen hangi seviye kaos bu?" ses tonu herkesin içinde korku ve merak uyandırırken tüm bakışlar cevabı bilen adama çevrildi. Stephen Wanda'nın gözlerinin içine baktı sadece.
"Tanrım. Bunun bedelleri ne zaman ve kim tarafından ödendi?" dedi Wanda bakışlarını yere indirirken. Durumdan iyice rahatsız olan Steve bir adım öne gelerek tüm dikkatleri üstüne çekti.
"Wanda ne kaosu? Onun sadece bir efsane olduğunu sanıyordum"
"Zaten bir efsane..." dedi Tony alaylı bir sesle. Daha sonra masanın yanındaki büyük tahta sandalyeye oturdu. "Kaosun gerçek olmadığını, onun çocukları büyüden korkutmak için bir bahane olduğunu herkes bilir. Hadi ama büyüyü yapan büyücü veya cadı oluyor..." bakışlarını Wanda'ya ve Stephen'a çevirdi. "...üstünüze alınmayın lütfen... Ama bedellerini ödeyen başkaları oluyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ғι̇re αɴd ι̇ce » ѕтoɴy
FantasyBir tanesi Ateşlerin Prensi, Bir tanesi Buzların Prensi. "Sen sıcaksın ben soğuk..." dedi sarışın adam acı bir tebessümle. "Ben seni yok ederim sen beni buharlaştırırsın. Biz sadece birbirimizi öldürürüz." Tony Stark Ateş Krallığını Yönetiyor. Stev...