"Steve, burada ne işin var?" diye sordu esmer adam şaşkınca. Steve hiçbir şey demeden hızla Tony'e sarılıp, başını adamın omuzuna koydu. Tony kendisine sıkıca sarılan adama biraz daha şaşırmıştı ama bunu bir kenara koyarak hızla kollarını Steve'in kaslı bedenine doladı.
"Habersiz gelmek istemezdim ama seni görmeye ihticayacım vardı." dedi Steve kısaca. Tony bir elini adamın koyu sarı saçlarının arasına soktu ve yavaş yavaş okşamaya başladı.
"İstediğin her zaman gelebilirsin."
"Teşekkür ederim."Steve kendisini geriye çektiğinde, Tony adamın yüzünü ellerinin arasına aldı ve Steve'in alnındaki yaraya kaşlarını çatarak baktı.
"Steve, bu ne!?"
"Ben de seninle bunu konuşmaya geldim."
"Odama gidelim."Steve kafasını sallayarak onaylayınca, Tony adamın elinden tutup, odasına doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Büyük odaya girdiklerinde, Tony kapıyı kapattı ve etrafı inceleyen sevgilisine baktı.
"Güzel tarzın var." diye mırıldandı Steve maviliklerini Tony'e çevirirken. Tony kısa bir teşekkür ile tekrardan Steve'in elini tutup, yatağa oturmasını sağladı ve hemen karşısına da kendisini oturdu.
"Seni dinliyorum."
"Tony, ben seni ilkin reddetmişim, hatırlıyor musun?"Tony kafasını olumluca salladığında, Steve alt dudağını hafifçe ısırıp, duruşunu biraz daha dikleştirdi.
"Bir sebebi vardı."
"Neydi?"
"Kız kardeşim..."Steve bir süre sessiz kaldığında, Tony ona güven vermek ister gibi sarışın adamın elini hafifçe sıktı ve gülümsedi.
"Tony, o beni korkutuyor."
"Nasıl?"
"Gösterdiği gelecek beni nefessiz bırakmaya yetiyor."
"Nasıl bir gelecek gördün, Steve?"
"Kan, duman, savaş, ölü bedenler..." sarışın adam hafifçe yutkunup, maviliklerini Tony'nin kahvelerine kenetledi. "Savaş alanında sadece ikimiz vardık, Tony ve yan yana değildik."Esmer adamın kaşları en başta şaşkınlıka havaya kalmıştı. Steve'in ne demek istediğini anlamıştı ama bunu kabul etmek ve dillendirmek zordu.
"B-biz..." dedi tek kaşını havaya kaldırırken. "Düşman mıydık?"
Steve kafasını olumluca salladığında, Tony ne diyeceğini bilememişti.
Hayat bizi düşman yapmak uğraşıyor.
Aklından geçen cümleler kalbini acıtırken, hızla Steve'in yüzünü ellerinin arasına alıp kafasını iki yana olumsuzsa salladı.
"Bunu unut, Steve. Biz düşman olmayacağız."
"B-ben bilmiyorum, Tony. Ya hayat bizi buna sürüyorsa?"
"Engel olabiliriz."
"Nereye kadar?"
"Gücümüzün yettiği yere kadar."
"Ya gücümüz yetmezse?"Tony sessiz kaldı bir süre. Gücümüz yetmezse? O zaman ne yapacaklardı? Yıllar boyunca süren efsaneler gibi ateş ve buz savaşacaklar mıydı? Kehanet bu muydu yani? Ya da kaderleri. Peki ya kim kazanacaktı bu savaşı? Ya da kazanabilecekler miydi? Biri kazansa bile kaybeden o olmayacak mıydı? Bu savaşta kazanan olmaz sadece kaybeden olurdu.
"Bu olmayacak, Steve." dedi esmer adam emin bir sesle. Steve ile savaşmayacaktı. Zaten bunu istese de yapamazdı. Aşk tüm bedenini ve zihnini esir alırken sevdiği adamı inciltebilir miydi? Ona zarar verebilir miydi? Düşüncesi bile bir bilinmezliğin içinde kaybolma hissiyatı veriyordu esmer adama.
"Tony..." dedi Steve yumuşak bir sesle. Tony'nin ellerini kendi ellerinin arasına alıp birkaç öpücük bıraktı. Bu ufak temas bile yetmişti ikisine. "Marco bir şeylerin peşinde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ғι̇re αɴd ι̇ce » ѕтoɴy
FantasyBir tanesi Ateşlerin Prensi, Bir tanesi Buzların Prensi. "Sen sıcaksın ben soğuk..." dedi sarışın adam acı bir tebessümle. "Ben seni yok ederim sen beni buharlaştırırsın. Biz sadece birbirimizi öldürürüz." Tony Stark Ateş Krallığını Yönetiyor. Stev...