Esmer adam sabah erken saatlerde uyanıp Steve'in akşam bahsettiği manzaraya bakmaya geldi. Büyük pencerenin önüne geçtiğinde ağzından ufak bir küfür çıkmıştı bile. Hayal ettiği manzaradan daha fazlasını beklemezken çok daha fazlasıyla karşılaşmıştı.
Güneşin yeni doğması sebebiyle etrafa saçılan kırmızı-turuncu karışımı bulutlara yansımıştı. Bu da haliyle insanın nefesini kesecek kadar güzel bir manzara sunuyordu. Yeşilliğin dikkat çektiği bu güzel tabloda diğer dikkat çeken şey ise az uzaktaki durgun denizdi. Şuanlık görüntüsü biraz sade olsada ilerleyen saatlerde o denizin koyu bir maviye bürüneceğini elbette biliyordu. Bir de ufak bir bina vardı. Tony orasının ne olduğunu bilmiyordu ve açıkçası pek umursadığı da söylemezdi. Şuan ki manzarası o kadar güzeldi ki tüm kötü düşünceleri benliğinden silinip gitmişti.
"Günaydın sayın Kral."
Tony duyduğu tanıdık ama çıkaramadığı ses ile arkasını döndüğünde uzun saçlı adama baktı bir süre. Daha sonra hafızasını yoklandığında bu adamın ülkesinde kısa süreliğine misafir ettiği adam olduğunu hatırladı. Dudaklarına hafif bir gülümseme koyup adama ufak bir baş selamı verdi.
"Günaydın...Bucky?" adamın adının bu olduğunu umut etti yoksa büyük kabalık olabilirdi. Kaşları hafifçe yukarıya kalktığında karşısındaki uzun saçlı adam onaylarca kafasını sallayıp mavi gözlerini Tony'nin az önce baktığı güzel manzaraya çevirdi.
"Çok güzel öyle değil mi?" diye mırıldandı Bucky dudakları saf bir mutlulukla yukarıya kıvrılırken. Esmer adam da bakışlarını tekrardan güzel manzaraya çevirip kafasını olumluca salladı.
"Evet. Olağanüstü bir güzelliği var ülkenizin."
Tüm kelimeleri bütün içtenliğiyle söyledi Tony. Buraya geldiğinden beri her gördüğü yerle daha fazla şaşıyordu. Oysaki düşüncelerinde hiç böyle değildi. Tony'nin hayalindeki yer daha çok buzlu bir yerdi. Her tarafın buz tuttuğu, soğuk, buz mavisinin yaygın olduğu bir yer.
"Umarım gece rahat edebilmişsinizdir."
Tony, Bucky'nin dediği şeyle aklına geceyi getirdi.Steve'i ve anlattığı efsaneyi. Elbette Steve'in o efsaneyi anlatırken bir mesaj verdiğini biliyordu ama mesajın ne olduğunu anlayamamıştı veya anlamak istemiyordu. Açıkçası efsaneden korkmuştu. Efsanenin gidişatından ve sonucundan korkmuştu. Nedensizce korkmuştu.
"Steve uyandı mı?" diye sordu Tony kötümser düşüncelerinden ayrılıp. Bucky kafasını olumluca sallayıp "uyandı" dediğinde Tony adama hafifçe bir tebessüm etti ve adımlarını Steve'in odasına çevirdi.
Kapıyı iki kez çalıp Steve'in 'Gir' demesini bekledi. Kısa bir bekleyiş sonunda Steve'in sesini duyup içeriye girdi.
Sarışın adam Tony'i beklemediği için en başta şaşırsa da daha sonrasında hızla dudaklarına bir gülümseme koyup t-shirtünü giydi.
"Kusura bakma ben Bucky geldi zanetmiştim."
Tony bakışlarını adamın gövdesinden çekip gözlerine baktığında 'önemli değil' anlamında kafasını iki yana salladı.
"Bir sorun mu var?" diye sordu Steve tek kaşını kaldırırken. Esmer adam omuzunu silkip bakışlarını odada gezdirdi.
"Sadece odanı merak ettim."
Steve'den ufak bir kırkırdama sesi duyduğunda bakışlarını adama çevirip dudağının sağ tarafını hafifçe yukarıya kaldırdı.
"Bu arada büyük ihtimalle bugün geri döneceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ғι̇re αɴd ι̇ce » ѕтoɴy
FantasyBir tanesi Ateşlerin Prensi, Bir tanesi Buzların Prensi. "Sen sıcaksın ben soğuk..." dedi sarışın adam acı bir tebessümle. "Ben seni yok ederim sen beni buharlaştırırsın. Biz sadece birbirimizi öldürürüz." Tony Stark Ateş Krallığını Yönetiyor. Stev...