İSTANBUL AĞVA

37 14 0
                                    



Sarsıntı ile gözlerimi araladım omzumda ki elin sahibine döndüm, muavindi,

"Hanfendi yolculuğumuz bitti, İstanbuldayız"belli berirsiz kafa sallayıp tutulan boynumu esnettim. Çantamı da alıp otobüsten çıktım.

Valizimi teslim alırken çalan telefonun sesiyle elim cebime gitti telefonu çıkardığımda görünen numarayı tanıyamadım, telefonu cevaplayıp kulağıma götürdüm "Alo"

"Merhabalar Eyşan hanım, numaranızı adnan bey verdi sizi otogardan almam için arabanız indimi İstanbula"

"Evet ben  şuan otogardayım" duyduklarıma hem şaşırdım hem utandım,daha ilk günden zahmete sokmuştum insanları.

"Tamam ben hemen geliyorum yanınıza bekleyin lütfen zaten otogardaydım."
"Tamam" diyip telefonu kapattım. Valizimi muavinden teslim alıp arabanın ön tarafına yürüdüm kalabalık değildi otogar tek tük bekleyen insan vardı. Çok geçmeden gelen adamla otogardan çıktık.

"Aç mısınız Eyşan hanım kahvaltı için bir yere götürmemi istermisiniz" Duyduklarım ile yerin dibine giriyordum hemen itiraza geçtim.

"Hayır hayır zahmet etmeyin lütfen hem bana Eyşan diyebilirsiniz bende sizin gibi bir çalışanım sonuçta" söylediklerime gülüp kafa salladı.

"Eyşan ozmaan sen de bana selim de olur mu evde bir ihtiyacın olursa da bana söyleyebilirsin çekinme asla."

"Teşekkür ederim selim çok düşüncelisin"

Araba ilerlerken aklımı gelen ile söylesem mi diye çekindim. Evden dışarı çok çıkmayacaktım büyük ihtimal o yüzden kitap almalıydım.Saate baktım 9 geçiyordu dükkanlar açılmış olmalıydı.

"Selim eve gitmeden önce bir yere uğrayabilirmiyiz.?"

"Tabi nereye uğrayacağız ?"

"Aslında ben ilk defa İstanbula geliyorum, beni bir kitapçıya götürebilirmisin"

Bir süre suskun kalıp düşündü sanırım nereye götüreceğini düşünuyordu.

"Yolumuzun üstünde bir tane var seni oraya götüreyim aradığın her kitabı orda bulursun diye düşünüyorum." Gülümseyip teşekkür ettim.

Araç ilerlerken önümde ki ihtişamlı binalar gözümü boyuyordu İstanbul ne kadar büyük bir şehirdi,bu ihtişamlı büyük şehir gözümü korkutmuştu , babamın neden beni salmak istendiğini anladım bu şehirde tek başıma kayboldurdum ben.

Araba yavaşlayıp durduğunda camın arkasından görünen kitapçıya baktım, Selim harkertlenirken onu durdurdum.

"Sen bekle ben hemen alıp gelirim zaten"

"Eminmisin geleyim bende seninle"

"Gerçekten gerek yok hemen dönerim" diyip indim arabadan, kitapçıya ilerleyip açık olan kapıdan içeri girdim burnuma gelen kitap kokusu gülümsememi sağlamıştı.İçerisi boş gibi gözüküyordu raflara doğru ilerleyip kitapların üzerinde göz gezdirdim.

Ellerim kitapların üzerinde gezerken  gördüğüm iki  kitap  ile gözlerim parladı uzun zamandır aklımda  olan okumak istediğim  kitaptlardı ikisi de

Şeker portakalı

İncir reçeli

Şeker portakalını tutup çıkartırken diğer kitapta çıktı yerinden açılan boşluktan kitabı çeken kişi ile göz göze geldim.

Kehribar gözler

Tutulmuş kalmıştım.

O gözlerden ılık ılık birşey akmıştı içime,  gözlerimiz temasını kaybetmemişti, yeni traş olduğu belli olan yüzü ve sivri çenesi uzun kirpikleri, ince dudakları dağınık ama güzel saçları ile hayatımda gördüğüm en güzel adamla bakışıyordum şuan.

Kehribar gözlü adam ile.

Çok sürmemiş gözlerimizin teması onun tarafından kopmuştu.

Aptal Eyşan ne yaptın öyle görmemiş gibi adama kitlendin kaldın!!

Utancımdan yanaklarımın kızardığına emindim en sevmediğim şeydi bedenimde ki. Yanaklarım hemen Al al olurdu utandığımda.

Kitabı alıp diğer raflara baktım bir kaç kitap daha seçip kasaya varıp ücretini ödeyip çıktım ordan.

Arabaya bindiğim de selim hemen arabayı çalıştırdı,

"Aradıklarını buldun mu?"

"Evet çoğunu buldum" dedim  elimde ki kitaplara bakarken bedenim buradaydı ama aklım o kitapçıda kalmıştı.

Şehirden çıktığımızı fark ettim

"Selim biz nereye gidiyoruz" endişeyle sordum ister istemez.

"Ağvaya gidiyoruz orayı çok seveceksin eminim çok güzel bir yerdir"

İstanbul'a daha önce  hiç gelmeyişim ve bir yeri bilmeyişim beni tedirgin etmişti. Babamı arayıp haber versem geldiğimi  iyi olacaktı.Elimi cebime atıp telefonu çıkardım son aramalara girip babamın numarasının üzerine bastım.

Telefonun açılması ile babamın sesi kulaklarımı doldurdu.

"Eyşan kızım vardın mı İstanbula?"yeni uyandığını belli eden sesi ile konuştu.

" Evet babacım, şuan Ağvaya gidiyoruz adnan bey selim beyi  göndermiş beni alması için " bir yandan durumu bildiriyor bir yandan da başıma birşey gelirse diye nereye kimse gittiğimi söylüyordum.

" Evet kızım ben dün akşam arayıp rica ettim adnan beyden bilmiyorsun oralara yabancısın  diye. "Duyduklarım ile bütün telaşım yitip gitmişti.

" Sağol babacım aklın bende kalmasın diye aradım haber vermek için, kahvaltını yaptın mı sen "

" Yaptım yaptım aklın bende kalmasın yawrum hiç "

Biraz daha konuştuktan sonra kapatmıştık telefonları, daha şimdiden özlemiştim babamı,ondan uzak kalmaya nasıl dayanacaktım hiç bir fikrim yoktu.

Selimin sesi ile düşüncelerimden sıyrıldım araba durmuştu hiç farkına varmamıştım

" Eyşan geldik sen iyimisin daldın gittin"

"Evet iyiyim öylesine dalmışım" diyip geçiştirdim. Selim arabadan inerken bende arkaya koyduğum kitab paketini alıp indim arkasından.

Bagaja yöneldiğimde valizi almak için selimin çoktan aldığını gördüm. O önden ilerlerken bende arkasından takip ettim büyük demir kapının yanında bekleyen adam kapıyı açarken selim ona selam verdi. Açılan kapı ile gözlerimin önünde ki ihtişamlı eve bakakalıdım.

Küçük bir saray gibiydi bu ev...


***********

YÜREĞİM DE Kİ MÜREKKEP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin