bölüm - 4

62 7 2
                                    


Carla Morrison - Disfruto

bu şarkıyı sevgilisi olmayan ama her zaman kalplerinde yaşatan o insanlara ithaf ediyorum. iyi okumalar cupcake 'lerim.

Duygular bayım.

Duygularımı benden alıp size verseler olmaz mıydı ?
Hem, yakışırdıda.

Sizi gülerken görmek. O kıvrılan yerden öpmek. Neyse hayal kurmayalım. Hem, artık kurulacak bir hayalimde kalmamıştı. Ah ne olurdu da duygularımı benden ödünç alsanız. En azından belki bu halde olmazdım.

Göz yaşlarım usulca süzülüyor yerine yeni birini bırakıyordu. Dışarıda kasvetli bir hava vardı. Yağmurun damlaları önünde oturduğum büyük camdan içeri girmek istermişcesine gürültü yapıyordu.

Sabahtan beri içtiğim kaçıncı şişeydi kim bu bilir.
Öylece dizlerimi kendime çekmiş oturuyordum. Zaten yaptığım tek şey oturmaktı.
Sanki ruhum bedenimden ayrılmışta bensiz başka bir diyarda geziyor gibiydi.
Aklım benden habersiz kfamda delice intiharlar planlıyor her seferinde beni zihnimde öldürüyordu.
Acı.
Bilemedim, belki de bu kaybolmaktı.
Titreyen ellerimle kadehe kırmızı şaraptan biraz boşalttım. Üzerinde italyanca 'her zaman kalbimdesin' yazıyordu.

Boşalan şişeyi kenara fırlattım.
Gözüme ilişen plağı görünce işaret parmağımla muzik çalara dokundum.
Kollarımı birbirine sarıp kendimi acının kollarına tekrardan bıraktım. Şarkının başlamasıyla sol gözümden bir yaş daha süzüldü. "Beni birazcık da olsa sevmenizi istemiştim bayım, mahsur görün."

Şarkının sözleri sanki tenime batıyordu. Anlamı benim için o kadar fazlaydıki.

Kelimeler yetmiyordu yine. Ne gelirdi ki elimden. Eskiden topladığım tüm umutlarımı tanrıya emanet etmiştim, şimdi geri istesem tanrıdan, kendi benliğinde kaybolan bir kıza verir miydi acaba.

Şarjı bitmek üzere olan telefonu elime alıp saate baktım. Gece onbire geliyordu. Köşedeki masada duran araba anahtarını alıp üzerimdeki ince geceliğe ve çıplak ayaklara aldırmadan dışarı çıktım. Asansör aynasına bile bakacak halim yoktu. Muhtemelen makyajım akmış ve saçım darmadağınıktı.

Gözümün önüne gelen birkaç tutam saçı titreyen ellerle geriye attırıp, dışarının soğuğuna aldırmadan kendimi dışarıya attım.
Rüzgar tenimi yalayıp geçiyordu adeta. Göz pınarlarım çoktan kurumuştu, ellerimi sıkıp gözlerimle daha önce nereye park ettiğim arabayı aramaya başladım.

Anahtarıma bastığımda araban geen sesi işittiğimde adımlarımı o yöne doğrulttum.
Direksiyona geçip sert bir şekilde kapıyı kapattım. Başımı geriye yaslayıp gözlerimi sımsıkı yumdum. Şuanda kafamdan neler geçiyordu inan ki bilmek istemezsiniz.

Arabayı çalıştırıp son hızla park yerinden ayrıldım. Şuan ne sağlıklı düşünebiliyordum ne de ayıktım. Bu sefer gaza daha da basarak iyice hızlandım. Muhtemelen karşıma biri çıksa duramayabilirdim.

Gittiğim yer aslında O'nun evine yakındı. Zihnim bile bana oyun oynuyordu şuan, o konum bilerek seçilmişti.

Belki o bunu görebilecekti. Evinin penceresinden izleyebilirdi şuan. Zihnimin derin sularda dans edişini.

Sağlıklı düşünemediğim son saniyelerde aklıma gelmişti. Şuan gerçekten napıyordum. Kaşlarım iyice çatılmıştı. Gidip onunla konuşmalıydım, en doğrusu kesinlikle buydu.
Direksiyonu çevirip yönümü değiştireceğim sıra hızımı yavaşlatmak için frene bastım. Ama bir sıkıntı var gibiydi.

KIZ ÇOCUĞU.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin