Hayat, sürprizlere gebedir. İyi ya da kötü bilinmez, ama hayatımız her daim bir sürpriz çıkarır karşımıza. Asya' nın ki ise, Aysel' di. Evli olan bir adamın peşine takılıp gelen Aysel. Kendi cehennemine bile bile koşarak gelen Aysel.
Ona ne olacağı Asya' nın umrunda bile değildi, o her şeyi bile bile gelmişti. Bu sıcak yaz akşamında, yemekten sonra kapısının önüne çıkan köy halkının önünden geçerken tek düşündüğü yıllar sonra döndüğü baba ocağında onu bekleyenlerdi. Anası belki bakmayacaktı yüzüne, abileri demediklerini bırakmayacaktı. İnsanlar fısır fısır arkasından konuşmaya başlamışken, koca Derviş ağanın biricik kızı, üç ağabeyinin arasında evinin yoluna düşmüştü.
Yolun başında görünmeye başlayan iki katlı ahşap ve bakımlı evi gördüğünde hem yüreği ferahlamış hem nefesi kesilmişti. Bu evden ne uğruna çıkıp gitmiş, nasıl dönmüştü. Utanıyordu Asya, mahcuptu. Ve en önemlisi ise tek hatalı oydu.
Evinin çevresini saran beton duvara yetiştiklerinde, yıllar önce burayı gecenin bir yarısı koşarak geçip Musa' ya kaçışını hatırladı.
4 yıl önce
Sofrayı serip odadan çıkan Asya korkudan ne yapacağını bilemiyordu. Mutfağa gitmek üzereyken kızlardan suyu alıp kendi götüreceğini söylemiş ve onları mutfağa geri yollamıştı. Odanın açık olan kapısına yaklaşırken babasının ve abilerinin sesini duyabiliyordu.
"Nasıl olacak baba, Asya daha küçük."
"Asya benim göz bebeğim, elbet bu yaşta gelin edecek değilim. Zaten oğlan askere gitti, o dönene kadar Asya büyümüş olur."
"Baba, ya Asya istemezse."
"O ne biçim söz. Benim kızım benim sözümü çiğnemez, onun için ne iyiyse onu yaparım ben. Söz verdim bir kere, hele oğlan dönsün askerden. Asya' ya laf edip aklını bulandırmayın."
Kuş gibi çırpınıyordu küçük yüreği, babası onu çoktan vermiş miydi? Musa haklıydı. Babası onu dinlemeyecekti, hele Musa' ya asla vermeyecekti. Ne yapardı Musa olmadan?
Suyu geri mutfağa götürüp onu izleyen meraklı bakışlar altında tekrar çıktı ve ses çıkarmamaya özen göstererek üst kata, odasına çıktı. Kapıyı ardından kapatıp odasında dört dönmeye başladı. Daha bugün söylemişti Musa, babasının onu başka birine vereceğini söylemişti. Nasıl inanamamıştı ki ona?
Penceresinden gelen sese korkarak döndüğünde Musa' nın başını gördü. Bazı geceler genç adam Asya' nın penceresinin yanından geçen kalın asma köküne tırmanır onu görmeye gelirdi. Yine gelmişti.
Asya koşarak gidip açtı penceresini, önce etrafı kolaçan edip sevdiği adama döndü, yüzü endişeli, gözleri doluydu. " Sen haklıydın Musam, babam beni başkasına vermiş."
"Bak dedim sana, dinlemedin beni. Baban benim gibi garibana kızını vermez Asya, ya bana kaçarsın ya da o verdiği adamın elinde solup gidersin. Ben senin başkasına varmana dayanamam, çeker giderim buralardan. "
Asya sevdiği adamın ciddi haline, gerçek sandığı yalan sözlerine kandı hemencecik. Tanımadığı bir adama varacağına ölürdü daha iyi. Bilemezdi ki Musa' ya varmak ölümden beterdi.
O gece oracıkta sözleşip ayrıldılar. Asya bohçasını hazırlarken, Musa yüzünde zafer gülüşü ile köşe başında bekliyordu onu. Sonunda kandırabilmişti onu. Asya Derviş ağanın tek kızı, bu koca evin çiçeğiydi. Elbet onu affedeceklerdi ve birgün bu servetten Asya' ya kalan pay ile zengin olacaktı. Kimse onu küçük görmeyecek, görmezden gelemeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELİNCİK (Tamamlandı)
General FictionBir kadını en çok ne üzebilir, ne yıkar... Yuvası için nelere göğüs gerebilir? Neleri görmezden gelebilir? Hor görülmek, küçümsenmek, sevgisizlik, güvensizlik... birçok şey sayılabilir. Peki kocasını paylaşmak? İşte buna asla sessiz kalmayacaktı. Y...