Parmaklarımın arasında tuttuğum yarabandını büktüğüm dizimin üzerindeki kabukları soyulmuş yaralara yapıştırdığımda hissettiğim acıyla buruşturduğum yüzümün hissettiğim tüm o iğrenç duyguları açıklıyor olduğunu düşündüm. Yaranın üzerindeki yarabandına rağmen acıyan dizime üfledim. Bir süre sonra acı azalıp yok olduğunda oturduğum tuvalet kapağından kalktım ve kilitlediğim kapıyı yavaşça açarak kalabalık kızların arasından sıvışarak tek boş olan musluğa doğru ilerledim.
Parmak uçlarıma bulaşan kanı temizlemek için avucumun içine biraz sabun sıktım. Parmaklarımı iyice avuşturduğumda kurumuş kan lavaboya doğru akarken öğle arası nedeniyle dolu olan tuvalette oluşan büyük kargaşada kulaklarıma dolan her bir sesi beynim süzgecinden geçiriyordu.
"Okula yeni bi çocuk gelmiş diye duydum." dedi ince sesli bir kız. Sesi yanımdan geliyordu, camın kıyısında oturmuş sigara içiyordu.
"Kim yılın ortasında okul değiştirir ki?" Tuvalet kabinlerinin birinin önünden ise tanıdık bir ses duydum. Aynı sınıfta olduğum kızlardı. Konuşan kızın adı sanırım Azra'ydı. Ya da Alya. Belki de Ayla.
Fazla takılmadan ellerimi birkaç kez daha yıkadım ve arkamda duran kızlar söylenmeye başladığında bir tepki vermeden kızlar tuvaletinin sigara kokan bunaltıcı havasından kurtuldum. Nefes alınabilir bir atmosfere girince ciğerlerimi oksijenle doldurarak ıslak ellerimi okul eteğime sildim ve koridorda ilerlemeye başladım.
Gözümün önüne gelen siyah saçlarımı kimsenin beni fark etmemesi için kulağımın arkasına atmadan sınıfıma doğru hızlıca ilerlemeye devam ettim.
Kalabalık koridordaki çoğu kişi yeni gelen çocuk hakkında konuşuyordu, ilgimi çekmediği için kapıya ulaştığım gibi boş olan sınıfa girdim.
Cam kenarındaki yerime oturup saçlarımı ensemde kavrayarak camdan esen rüzgarın tenimi okşamasına izin verdikten sonra gözlerimi kapattım.
İlkbahar esintileri ruhumu okşardı ilk önce, sonra tenim hissederdi üzerimde bıraktığı karıncalanmayı. Ve bana hiç iyi gelmemesine rağmen ben bunu kendime inandırmakla bir ömür geçirmiştim.
Gözlerimi yavaşça açarak birkaç kere kırpıştırdıktan sonra saçlarımı salıp acıkmaya başladığımı hissederek çantama uzandım. Kumaş çantayı kucağıma çekip içinden üzüm dolu kutumu alırken birden masamın üzerine uzatılan elle birlikte bırakılan küçük kağıtla dudaklarımın arasından kaçmak üzere olan çığlığı son anda susturdum ve parmaklarımın arasından kayıp giden kutuya engel olamazken yanımdan geçip giden siyah kapüşonlu erkeğin sınıftan çıkışını izledim. Damarlarıma pompalanan korku yüzünden derin nefeslere ihtiyaç duyan ciğerlerim göğsümün hızla inip kalkmasına sebep olurken yerdeki mahvolan üzümlerime üzgün bir şekilde baktım ancak gözüme çarpan notla beraber bu çok kısa sürdü. Çantamı tekrar yanımdaki boş oturağa bırakarak masamın üzerinde öylece bana göz kırpan katlanmış küçük kağıdı hızlıca elime aldım ve tam da o an arasından bir çiçek düştü. Küçük bir kurutulmuş lavanta.
Çiçeği görmezden gelerek notun içinde yazan tek cümleyi okudum.
İyi ki varsın Lavanta.
-A
❃
Merhabalaarr,
Sanırım asıl konuya giriş yaptık.
Bu bölüm konusunda gerçekten biraz kararsızlık yaşadım diyebilirim çünkü betimlemeler nasıl diye düşünmekten kafayı yedim.
Umarım beğenilir, bu kitap benim için önemli.
Güzel günler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lavanta,
Teen FictionKüçük lavanta unutmak isterdi mazisini, yalvarırdı Güneş'ine. "Lütfen," derdi göz yaşlarını saklamaya çalışırken. "Lütfen kül et geçmişimi." Fakat bilmezdi, karanlığına saklanan Küçük Lavanta asla Güneş'i görmeyecekti. 170420| gençkurgu 1/2 bymel...