Tek kaşımı havaya kaldırdım. "Ciddi olamazsın."
Gözlerini devirdi. "Dış görünüşe bu kadar takılıp karar verme,ayrıca hepsi güzel filmler."
İstemsizce kıkırdadım. Koskoca bir bebek çıkmıştı karşımda ki adam. "Bak bir tane seversin anlarım tamam ama resmen tüm dram/romantik filmleri saydın. Ne demek favori filmim Eternal Sunshine?"
Elini havaya kaldırıp, işaret parmağını tehdit edermişçesine bana doğru salladı.
"Hey, hey, hey. Orada dur bakalım güzelim."Bir şeyler demeye devam ediyordu ama ben cümlesinde ki güzelim lafına takılı kalmıştım. Hayatım da pek erkek yoktu, dört duvar arasında okulda geçiyordu. Ailemle de aram pek iyi olmadığı için, sadece konuşma arasında geçen -iltifat bile olmayan-bu tarz tatlı sözler beni mutlu ediyor ve aklımı azıcık çeliyordu.
"...ayrıca Eternal Sunshine bilim kurgu," diyerek ellerini beline koydu, gözlerini kapatarak gülümsedi. Sanırım haklı olduğunu kanıtladığını düşündüğü için havalı bir poz vermeye çalışıyordu herhalde.
"Me Before You'da kesinlikle harika bir aksiyon filmiydi." dedim gülerek.
"Ya! Benle uğraşma kızım. Senin de favori filmin Fight Club nasıl oluyor bu?"
Düşündüm. "Aslında Pulp Fiction da olabilir hala aradayım."Elimi çeneme koyup düşündüm. Cidden ikisi de lanet derece de harika filmlerdi ve çok seviyordum. Sanırım ikisi de favorim.
Ben kendi kendime düşünürken, Kim Namjoon'un bana bakarak gülümsediğini biraz geç fark etmiştim.
"Tatlısın," dedi.
Gülümsedim. "Sen de koca ağlak bir bebeksin,"
Sanırım sırada ki durağımız kalbim, çünkü fazlasıyla kolay ele geçirilebilir.