Clarke kolunun acısıyla dudaklarını dişledi. Çok acıyordu ama bu Bellamy denen adamın yanında acıya dayanıksız biri olarak görünecek değildi ya? Hücre kısmına geldiklerinde Bellamy'nin elinin gevşediğini hissederek kolunu ondan kurtardı. Tuttuğu yer...
Gemiye bindiklerinde çoğu suçlu yerini almıştı bile. Bellamy gardiyan olduğu için onların tamamını görebileceği bir yere oturdu ve yanına da Clarke yerleşti. Çocuk her şey normalmiş gibi kemerini bağladı ve etrafını izlemeye başladı. Gemiye bindiklerinde bütün endişesi yok olmuştu. Hatta o cehennemden kurtuluyor olduğundan dolayı bir heyecan bile kaplamıştı içini.
Fakat aynı şey kız için söylenemezdi... Emniyet kemerini takarken elinin titremesini engellemeye çalışıyordu. Yüzündeki endişeyi ve üzüntüyü göstermemek için iyice başını eğmiş, saçlarının önüne dökülmesine izin vermişti.
Bellamy, kızın önüne düşen saçlarına rağmen gerginliğini hissedebiliyordu, kemeri takmaya çalışan elleri de bir nevi kanıtıydı bunun. Ona yardımcı olmak için nazikçe ellerini tuttu ve kemerden uzaklaştırarak onun için taktı.
"Ah, tamamiyle sakarım! Nasıl takılacağını beceremedim bir türlü." diye söylendi Clarke yüzündeki gergin gülümseme ile. Bellamy ise işini bitirdiğinde ellerini geri çekmek yerine, kıza yanında olduğunu hissettirmek için Clarke'ın ellerini sıkıca tutmaya devam etti.
"Neler hissettiğini biliyorum, Clarke. Bunu diğerlerinden saklaman gerekebilir ama benden değil. Unutma ki bu yolculukta beraberiz. Babana söz vermiştim, hatırlasana!" Bellamy gülümsedi ve kızın çenesinden nazikçe tutarak başını kaldırdı, gözlerinin içine baktı.
"Sadece henüz ne yapmam gerektiğine, nasıl davranmam gerektiğine dair bir fikrim yok... Her şey çok çabuk gelişti. Düşünmeye vaktim olmadı. Fakat yanımda olduğun için mutluyum, Bellamy. Bu yüz kişi arasındangüvenebileceğim tek kişi sensin..."
Duyduklarından sonra çocuğun yüzünde bir gülümseme yayılmıştı. "Aynısı benim için de geçerli. O yüzden diyorum ya, bana her şeyi anlatabilirsin..."
Aralarında geçen bu konuşma Clarke'ı yeterince rahatlatmıştı. Daha birkaç gün öncesine kadar tanımadığı birisine karşı böyle hisler beslemesi garip, belki de yanlıştı. Fakat o an mantığını dinlemek yerine kalbini dinlemeye karar vermişti. Hem çocuk ona açık olduğu sürece, kendisinin de ona açık olmasında bir sakınca görmüyordu. Ayrıca içinden bir ses ona güvenmesi gerektiği konusunda seslenmeye devam ediyordu da. O sesin peşinden gitmeye karar verdi, sonuçta kaybedecek neyi vardı ki? Hem gemiden sağ çıkacakları bile kesin değilken bunları düşünmemeliydi.
•••
Clarke'ın gözlerini açmasına sebep olan şey, geminin sanki ortadan ikiye ayrılıyormuş gibi sallanması ve bununla beraber gelen çığlıklardı. Sallantı kısa bir süre sonra büyük bir şiddetle durdu, çığlıklar da peşinden durmuştu. Mutlak sessizlik hakimken, her şey ağır çekimde ilerliyor gibiydi. Bellamy kemerini açtı, yavaş adımlarla geminin ön tarafına geçti ve diğer iki gardiyanla topluluğu inceledi. "Bundan sonra bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Eğer buradan çıkarsak, uzun bir süre sonrasında özgürlüğünüze kavuşmanızın verdiği heyecanla pervasızca davranacağınızı hepimiz biliyoruz. Fakat bu özgürlüğün devamı için bir an önce o hareketlere son vermeli ve birlik olmalıyız."
Bellamy sözlerini tamamlayıp ana geminin çıkışına doğru ilerlerken suçlular da kemerlerini açmaya ve onu takip etmeye başlamıştı bile. Çocuk başını çevirdi ve yanına gelen Clarke'a baktı.
"Bu işte beraberiz."
Kız da onun söylediklerini tekrarladı.
"Bu işte beraberiz"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.