Yavaşça bileğinin üstüne basmayı denedi Clarke. Eskisi kadar ağrısı kalmadığını farkedince ayağa kalktı. Dört duvar arasında bir oraya gitti bir buraya. İnsan burda bir saat kalsa delirirdi. Bir ay çok uzun bir süreydi. Galaksi boşluğunda sürüklenmeyi burada kalmaya yeğlerdi Clarke. Zaten iki gündür gelen de yoktu. Gelenden kastı tabii ki Bellamy'ydi. Anlamsızca onu bekliyordu. Her kapısının açılışında gözleri parıldıyor, yemek bırakmaya gelen gardiyanları gördükçe yerine siniyordu. Umudu da kalmamıştı zaten. Neden gelsin ki hem diye düşündü Clarke. Belki geçen gün gerçekten vicdan azabı çekmiştir. Belki iyi olduğumu gördüğü için bir daha gelmeye gerek duymamıştır. Kafasını iki yana salladı bu düşüncelerden kurtulmak için, gerçi düşünmekten başka yapacağı birşey de yoktu.
Hücre de volta atarken ayağını yatağın ayağına vurmasıyla acıyla inledi Clarke. Neden bu kadar dikkatsizdi ki? O sırada kapı açıldı ve Clarke başını kapıya çevirdi.Bellamy yavaşça kapıyı açtığında Clarke'a bakmamaya çalıştı. Bakarsa bir önceki gelişinde ettiği kavga beynine beynine batacaktı. Neden bu kadar kafaya takmıştı ki olanları?
Elindeki tepsiyi masanın üzerine bıraktı. Yemek getirmek onun görevi değildi hatta buraya bile gelmemesi gerekiyordu ama o ne yapıp edip buraya giriyordu.Clarke gözleriyle Bellamy'yi izledi. O olduğuna inanamıyomuş gibiydi. İyi de neden bakmıyordu ki kendisine? Sadece yemek bırakmaya mı gelmişti? Elini saçlarına attı. Ona doğru bir adım atmaya kalktığında ayağını tekrar yatağa çarpmasıyla sessiz bir küfür savurdu.
Bellamy, Clarke'ın küfür savurduğunu duyunca hafif bir kahkaha attı.
Clarke asık suratıyla Bellamy'ye baktı. Bileğini tutarak yatağın ucuna oturdu ve söylendi.
"Çok mu komik geldi Bay Blake?""Hayır, sadece sizin gibi bir kızın küfür edeceğini tahmin etmezdim. Yani, geçmiş hayatınıza bakılırsa."
"Hücre kafamı bozmuş olmalı. Bütün gün öylece duvarla bakışıyorum. Sizce de delirmem yakındır değil mi?"
Bellamy "Bilmem," diyerek omuz silkti. Bir süre duraksadıktan sonra kendi kendine fısıldadı.
"Belki de.. Octavia da delirmiştir. O yüzden ölüp gitmiştir burada."
Boğazında bir yumru hissetti. Zar zor derin bir nefes aldı .
Clarke kaşlarını çattı. "Octivia da kim?"
Bellamy bir süre kardeşinin olayını anlatmalı mı diye düşündü. Bu konuda oldukça hassastı. Dışarıdan sert birisi olarak görünüyordu ama bu olayın konusu açıldığında ya da kendi içinde açtığında hiçte o kadar güçlü gözükmüyordu.
Belki de anlatmalıydı. Kardeşinin durumunu anlayan birisine üstelik.
Şu zamana kadar kimseye açmamıştı bu konuyu. Açıldığında ise herkes ona kınayıcı gözlerle bakıyordu. Bunu hiç anlamıyordu. İnsanın kardeşi olması bu kadar garip miydi? Evet garipti. Şu lanet olası yasalar. Kafasındaki bu düşünceyi bir kenara itip boğazını temizledi. "Kardeşim.." diyebildi sadece. Yine yumruyu boğazında hissetmişti. Bu şey konuşmasını engelliyordu!Clarke Bellamy'nin bu halini sevmemişti. Acı çekiyor gibiydi. Hem o kardeşim mi demişti? Ölmüş müydü? Yatakta yana kaydı Clarke. Eliyle oturmasını işaret ederek "Bana anlatabilirsin Bellamy," diye fısıldadı.
Bell ilk başta çekinse de anlatmaya karar verdi. Ne ara bu kadar yakın olmuşlardı bu kızla?
Yatağın kenarına oturarak başını kollarının arasına aldı. Bir süre sessiz durduktan sonra kısa bir özet geçti."Onu da tutukladılar ve infaz edilmeden öldü.."
Bellamy'nin bu hali kalbine dokunmuştu Clarke'ın. Lanet olası Ark kanunları yüzünden bir ailenin birden fazla çocuk sahibi olması yasaktı. Bellamy kardeşini seviyor olmalıydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/45217992-288-k184876.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesur Prenses °•○ bellarke fanfiction
FanficClarke kolunun acısıyla dudaklarını dişledi. Çok acıyordu ama bu Bellamy denen adamın yanında acıya dayanıksız biri olarak görünecek değildi ya? Hücre kısmına geldiklerinde Bellamy'nin elinin gevşediğini hissederek kolunu ondan kurtardı. Tuttuğu yer...