i'll be there in twenty-five

207 19 127
                                    

Chapter 2: The One Where Michael Won't Stop Thinking About...

Ashton ve diğerleri hala stüdyodaydı, ben ise tüm işlerimi hallettiğimden eve erken gelmiştim, tektim. Ve bunun için mutluydum da.

Çünkü birkaç şeyi iki haftadır düşünüp duruyordum ve kafayı yemek üzereydim.

Sabah Luke, stüdyoya elinde çok güzel bir şarkıyla gelmişti. Lover Of Mine'dı adı. Ve hayatımda duyduğum en güzel şey falandı. Çok dürüst, çok kalpten ve çok duyguluydu. Claire ile yazdıklarını söyleyince daha da kendimden geçmiştim.

Onların aşkına bayılıyordum, ama bir yandan da imreniyordum. Keşke ben de birini böyle bir şarkı yazacak kadar sevmiş ya da seviyor olsaydım. Çok uzun süredir o kadar boşlukta hissediyordum ki. Bunu diğerlerine yansıtmamakta ustalaşmıştım. Onların yanında gerçekten mutlu olsam da Calum Gloria'yı öptüğü an, ya da Claire Luke'u görmek için bize yemek getirdiğinde, veya Ashton, April ile her FaceTime yaptığında ağladığında kalbim acıyordu. Bu acıyı gerçekten fiziksel olarak hissediyordum ve en boktan şey falandı.

Şarkı bu yüzden içime oturmuştu. Ama aklıma bir insanı getirmesi dengemi daha da bozmuştu. Onu iki hafta önce, beş dakika görmüştüm sadece. Hatta iğneli laflarıyla benimle biraz uğraşmıştı. Sanki kafamın içini biliyormuşçasına gözlerime bakmış, konuşmamız sırasında gözleri parlayarak gülmüştü. Konserimize geldiğini duyunca daha da farklı hissetmiştim hatta.

Kolumu çimdikleyip ayağa kalktım. Kendime gelmem gerekiyordu. Böyle şeyler düşünmemeliydim. Belki bir gün onunla arkadaş olurdum; belki arkadaş olduğumuzda her şey daha güzel olurdu. Belki de sevgilisi vardı. Belki erkeklerden hoşlanmıyordu bile. Belki ilişkilerden de nefret ediyordu. Belki benden de nefret ediyordu ama herkes gibi Calum ya da Luke'a aşık olduğu için müziğimizi dinliyordu? Evet, bu olmalı. İlk bakışta kimse beni sevemezdi çünkü.

Anahtar sesini duyunca ne kadar garip gözüktüğümü fark ettim; salonun ortasında çamaşırım ve atletimle dikiliyordum, tavana bakarken de kendimi çimdikliyordum. O yüzden hızlıca koltuğa oturup battaniyeye sarıldım ve uyuyor numarası yapmaya başladım.

Başarılı olduğumu Calum'ın sesini duyunca anladım. Adımlarıyla yanıma geldiğini hissetmiştim, sonra da çömelmişti. Ne kadar da tatlıydı. Düşüncelerime gülmek istedim ama bir taklidin ortasındaydım. "Michael, uyan hadi. Erkekler gecesi yapıyoruz." Ağzımı bilerek şapırdatıp yavaşça gözlerimi açtım. Calum tatlı bir şekilde bana bakıyordu, ona gülümsedim.

"Pekala." Gerindim. Battaniyemi omuzlarıma alıp ayağa kalktım. "Erkek kıyafetlerimi giyeyim bari." Dediklerime güldüklerinde ben de gülümseyerek odama ilerledim. Acaba onlara bu saçma liseli duygumu anlatmalı mıydım diye düşünüyordum. Dalga geçerlerdi herhalde, ama yine de anlatırdım çünkü onlar benim kardeşlerimdi. Fakat bir yandan da anlatmak istemiyordum çünkü kesin ya kulağına gidecekti ya da saçma salak şeyler yapıp beni utandıracaklardı.

Üzerime kapüşonlumu geçirdiğimde Calum'ın odama girdiğini gördüm. Bana gülümseyip hızlıca fotoğrafımı çektiğinde üstüne atladım ama gülerek fotoğrafı Gloria'ya atmıştı bile.

"Bari altıma bir şey giyseydim ya." Yerde uzanmış bir şekilde Gloria'nın attığı kahkaha giflerine gülmeye başladığında üstteki fotoğrafa takıldı gözüm. Az önce Gloria çekip atmıştı. Claire ve Maeve vardı, salonda oturmuş bira içiyorlardı.

Bir an yanlarına gitmeyi düşündüm. Gidebilirdim. Ama çok aptalca olurdu. Ya da olmazdı. Sonuçta iki haftadır görüşmemiştik. Öylesine gitmiş gibi yapabilirdim. Şimdi çıksam yirmi beş dakikaya orada olurdum.

lose me in the sight of you || cliffordHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin