Chapter 19: The One With Halloween
31 Ekim 2019
"Eğleniyor musun?" Bardaki taburede oturmuş, barmenin içkimi hazırlamasını beklediğim sırada yanımda biten Michael'a döndüm. Soruyu öylesine sormadığını gözlerinden görebiliyordum. Bu parti konusunu iki gün önce ilk açtığında biraz gerilmiştim. İki nedeni vardı; birincisi, New York'a yeni gelmiştim ve sadece birkaç günün vardı, bu yüzden böyle kalabalık bir parti beni tereddüte sokmuştu. İkinci olarak da nasıl görünmemiz gerektiği hemen takılmıştı aklıma. Lakin bunu anında çözmüş ve dahiyane fikrini söylemişti. Jake ve Amy olma fikrini atmıştı ortaya. O kadar harika bir fikirdi ki hayır demeden hemen alışverişe gitmemiz gerektiğini söylemiştim.
Michael asla beni hayal kırıklığına uğratmıyordu, şaşırmamam lazımdı o yüzden.
"Elbette eğleniyorum," Mavi kokteylim önüme geldiğinde önce bana şaşkınca bakmasını, ardından kendisine de bir tane istemesini izledim. Gözlerimiz kesiştiğinde kendimi açıklama yaparken buldum. "O kadar eğleniyorum ki kendime mavi bir şeyler söyledim. Bu benim mutluluk içeceğim."
"Michael da mutlu olduğunda mavi şeyler içmeyi sever." Sevgilimin gülen yüzüne bakışımı aramıza dalan Andy bozdu. Kıskanmış bir tavır takınmasına gülmeye başladım. Normalde hemen sevgilimi kendi tarafıma çekmeye çalışırdım ama bugün başkaydı.
Michael'ın da kokteyli geldiğinde hep beraber oturduğumuz masaya yöneldik. Andy'nin Michael'ın omuzlarına sarılmış bir şekilde yürümelerine arkadan güldüm. Şimdiye kadar iyi gidiyorduk. Sevgilim henüz bu aşırı sevgiyi sorgulamamıştı.
Yaklaşık yarım saat sonra Andy masadan tuvalete gitmek için kalktığında bana baktı. Ona hafifçe başımı salladım ve gözlerimle telefonu işaret ettim. Ardından da kalabalıkta kaybolmasını izledim.
"Bana bir şey olursa," Aklımda planları döndürmeyi bırakıp konuşan Melissa'ya odaklandım. Gözleri bana dönünce ve tatlıca bakınca ben de ona gülümsedim. "Amy'i Maeve'e bırakıyorum. Amy'nin kıyafetleri bana bile bu kadar yakışmıyor. Siz de şahitsiniz bu sözlerime." Parmağıyla herkesi gösterdiğinde gülmeye başladım. Böyle demesi garip bir şekilde beni çok mutlu etmişti ama nezaketen yapmam gereken şeyi yapıp hemen itiraz ettim.
"Ben asla rol yapamam ama. Karşımda Andy bir anda bağırmaya başlasa tek yapabileceğim şey yere çöküp gülmek olur. Ve ayrıca, onun dışında da rol yeteneğim sıfır. Bir doktor kendini nasıl iyileştiremezse bir senarist de senaryoya göre rol yapamaz."
"Öyle deme," Birden konuşmaya giren Calum'a döndüm. Gözleri benden Michael'a giderken cevap verdi. "Eminim her gece ge-"
"Kapa çeneni." Aslında gülmeyecektim ama muhabbet tatsızlaşmasın diye Michael'ın Calum'a fıstık atmasına gülmeye zorladım kendimi.
Mayıstan sonra onların konserleriyle albüm işleri ve benim işlerim derken çok az görmüştük birbirimizi. Birkaç kere bir günlüğüne hangi şehirdelerse yanlarına gidip onlara sürpriz yapmıştım, ya da Michael ilk boşluklarında bir bilet alıp yanıma gelmişti ama sürekli beraber olamamıştık işte. Birbirimizi o kadar özlemiş oluyorduk ki tek yaptığımız öylece birbirimize sarılıp sabahlara kadar konuşmak oluyordu. Aramızda sanki konuşmadan anlaşmıştık her şeyi olduğu gibi sürdürmeye, hiçbir şeyi aceleye getirmemeye. Ve sanki yine, ikimiz de sadece, birbirimize sahip olduğumuz için yeterince mutluyduk.
On dakika sonra Gloria'nın etrafa bakındığını gördüm. Ardından da sesinde ince bir endişeyle bize bakarak sordu. "Andy'nin gelmiş olması gerekmiyor muydu?" Bana baktığında bilmiyormuşum gibi dudaklarımı büzdüm. O anda da aynı anda hepimizin telefonuna mesaj geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lose me in the sight of you || clifford
Fanfiction"Hayatıma ve tüm hatalarıma baktığımda doğru olan tek şeyin sen olduğunu görüyorum." | The Light In Your Eyes'ın yan kitabıdır |