Chapter 6: The One When Michael Is There For Maeve, Part 2
Evine girdiğimizde heyecanla etrafa bakındım. Beklediğimden daha fazla beyaz vardı, kişiliklerini göz önüne alarak pembeyle siyahın karışımı bir şey beklemiştim biraz. Ama sorun değildi çünkü beyazın sadeliğine rağmen çok fazla eşyayla çok sıcak bir ev hissi oluşturmayı başarmışlardı.
Kabul etmeyeceğim şekilde ağır olan torbaları salonla birleşik olan mutfağın masasına bıraktığımda sesini duydum, gözlerimi ona çevirdim. "Seni Roxy ile tanıştıracağım, seni seveceğine o kadar eminim ki." Çantasını çıkardı, ben de o sırada Roxy'nin kim olabileceğini düşünüyordum ki aklıma hikayesinde sarıldığı köpek geldi. Sherlock hislerimle yine günü kurtarmıştım. "Onu komşumuza bırakıyoruz gün içinde, o yüzden onu hemen alıp geliyorum." Heyecanla arkasına dönüp açık kapıdan çıktığında ben de sandalyeye çömeldim. Şu an kendine gelmiş olması beni çok mutlu ediyordu. Onu ilk gördüğümde o kadar kötüydü ki. Üç yıl önceki halimi görmüştüm gözlerinde. O yüzden hemen sarılmıştım ona. Yalnız hissetmemesi için. Eğer o zaman kimse bana sarılmamış olsaydı şimdi nerede olurdum bilmiyordum bile.
Derin bir nefes alıp su içmek için ayağa kalktım. Açıkta olan bir rafa tüm kupalarını dizmişlerdi, en önde olan gökkuşağı desenliyi aldım. Masadaki sürahiye uzanmak üzereydim ki çok yakışıklı bir erkeğe ait olabilecek bir ses duydum. "Günaydın Maeve. Bu saatte seni buraya hangi rüzgar attı?" Elimde bardak olduğunu unutup yılgınlıkla ellerimi yüzüme kapatmak için hamle yaptım, lakin elimi gevşettiğim an kupa elimden uçtu ve mermer yüzeyde parçalara ayrıldı. O an yine o yakışıklı sesi duydum. "Yalnız değilsin herhalde?" O açık apartman kapısından çıkıp karşısına dikilmemek için kendimi zor tuttum. Kıskançlık damarım olmadık bir yerde tutmuştu.
"Öyle, bir arkadaşım bende. Roxy'i alsam olur mu? Onları tanıştırmak istiyorum da." Ne kadar da tatlı ve nazikti, o yavşağın aksine. Derin bir nefes alıp bunu düşünmemeye çalıştım ve çömelip yarattığım karmaşayı temizlemeye başladım, daha doğrusu çalıştım. Çok fazla parça vardı.
Bir arkadaşım. Az önce bana arkadaşım demişti. Ama tabi ki arkadaşım diyecekti, ne diyebilirdi ki başka? Mantıklı olan buydu. Beynimin mantığı sevmeyen kısmı ise sızlanıyordu. Ona kulak vermemeye çalışıp büyük birkaç parçayı alıp atmak için ayağa kalktım, o sırada o da salona girmişti. Göz göze geldik. Tüm düşüncelerimi unutup üzgünce ona baktım. "Özür dilerim, bir anda elimden kaydı." Roxy'i koltuğa bırakıp oturmasını söyledikten sonra yanıma geldi. Kesin kızacaktı. Hatta kesin bunun çok önemli bir hediye falan olduğunu söyleyip beni yerin dibine geçirecekti.
"Michael," Önüme gelmiş olduğunu fark ettiğimde ona baktım. Nazikçe bakıyordu bana. Elimde olmadan gerginliğimin uçtuğunu hissettim. "Endişelenme, sıkıntı değil. Her yıl bu yürüyüşlere Rachel ile gittiğimizden zaten bu kupadan yüz tane falan var. Sen bir yerini kesmedin, değil mi?" Şaşırdığım için bir şey diyemedim, sadece başımı iki yana salladım. Rahatlamış gibi bir nefes verdikten sonra yere baktı, çok fazla parça olduğunu görünce duraksadı. Onu uğraştıracaktım şimdi. "Sen Roxy ile tanış, ben hemen burayı süpüreyim-"
"Ben hallederim, gerçekten. Sadece bana makineyi ver. Hatta o ağırdır, yerini göster, ben alırım." Gözlerini devirdiğinde dayanamayıp güldüm, evet demesini sağlamak için onu sinir etmeye başladım. Bir elimle omzuna vururken diğeriyle kapüşonlumun uzun kolunu ona vuruyordum. Kahkaha krizine girdiğinde ben de kahkaha atmaya başladım. Çok tatlıydı. Dışarıdan nasıl göründüğümüzü düşünmeden edemedim. Yanımda o varken her türlü güzel gözükürdük zaten, bundan emindim.
"Tamam dur, tamam." Kahkahalarının arasında konuşmayı başardığında zaferle gülümsedim. Evin içine doğru yürümeye başladı, ben de arkasından onu izledim. Çamaşır odasına girdik, köşedeki makineyi gördüğüm gibi aldım ve salona gittim. Arkamdan güldüğünü duyabiliyordum. Açıkçası bu en nefret ettiğim ev aletiydi ama o istese tüm gün ev süpürürdüm, kesinlikle yapardım bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lose me in the sight of you || clifford
Fanfiction"Hayatıma ve tüm hatalarıma baktığımda doğru olan tek şeyin sen olduğunu görüyorum." | The Light In Your Eyes'ın yan kitabıdır |