3

113 19 19
                                    

Hemen yan sıramda oturan, öldürücü bakışları altında ezildiğim çocuğa gözümün ucuyla bakıp, kafamı çeviriyordum. Ama o hala içten içe bir şeyler mırıldanmaya yemin etmiş gibi sadece konuşuyordu. Kafamı iki yana sallayıp hocaya dönmüştüm.

O sırada yanımda oturan Orhun 'hoca' gelmesine rağmen, oturuşundan zerre taviz vermemişti. Aynısını bizim okulda yapsaydı sanırım anında okuldan kapı dışarı edilirdi. Ama dediğim gibi hoca derste olmasına rağmen, sıraya yayılmış bir bacağı oturduğumuz sıranın üzerinde durmuş bir şekilde, ağzındaki kalemi dişliyordu.

Yanımdaki seslerden sıyrılmaya çalışıp, kalemi bütün gücüyle dişleyen Orhun'un omzuna dokundum. ''Dostum, şu yanımdaki çocuk neden daha ilk günden beni hedef aldı. Sorunu falan mı var?'' diye söylendim, çatılan kaşlarımla anlam vermeye çalışırken olaya.

Kalemi bir müddet ağzında dolaştırıp, omuz hizamdan arkamdaki mırıldanan çocuğa baktıktan sonra göz kırpmasıyla çocuğun kısık gelen sesi kesilmişti. Tamam anladık hepiniz muhteşem anlaşıyorsunuz, bu okulda herkes birbirini tanıyor da daha ilk günden yapmayın kardeşim! Aranızdaki şifreleri çözememek aşırı derecede sinirimi bozuyordu.

''Yiğit... Onun birkaç mevzusu varda şu anlık siktir et sen onu'' diye alaycı bir şekilde sırıttığında, elinde çevirdiği kalemi tekrar dişlerine götürmüştü.

Ellerimi saçlarımın arasından geçirip, az önceki olan olaya dalmış gitmiştim. Ders İngilizceydi. Ve hoca asla 'Türkçe' konuşmuyordu. Ha hakkını yemeyelim, adlarımızı söylerken 'Türkçe' kullanıyordu. İşin garip yanı neden hoca benimle tanışmadı?

Ve işin en garip yanı; Daha geleli 40 dakika olmadı Kerem, her şeye neden şaşırıyorsun. Bırak işte 25 kişilik sınıfa neden kendi adını haykırıp, ananın babanın ne meslek yaptığını söyleyesin ki, hem zaten görünüşe göre herkes çoktan benim geleceğimi biliyordu.

Dediğim gibi özel okul olduğundan sınıflar en fazla 25 kişilikti bakın en fazla diyorum çünkü çocuğun söylediğine göre okulda bir sınıf 'DÖRT' kişilikmiş... İnanabiliyor musunuz 4 (Dört) ben eski okulumda bir sıraya dört kişi oturuyordum lan.

Düşüncelerim kapının çalınma sesi ile toz olup uçmuştu neredeyse, hafif bir iki tıklatmadan sonra içeriye hızlı bir adımla giriş yapan çocuğa bakmamla kafamı aşağıya eğmem eş zamanlı olmuştu.

Ağzımdan dolu dolu çıkan 'Ha siktir' kelimesi ile Orhun'un bana bakıp birkaç bir şey söylediğini fark etmiştim.

''Ooo kardeşim gene akşamdan kalma. Saçlar başlar dağınık'' diye bağıran Orhun'un sesi ile kendime daha çok küfür ediyordum.

Yapma Orhun gözünü seveyim, şimdi sırası değil. Ben yokken şımar. Herkese bir laf atma çabalarına girme oğlum... Kafamı kaldırmamaya yemin etmiş bir şekilde duruyordum ve ne yaptığını, ne ettiğini, nereye oturduğunu, nereye baktığını görmek istiyordum.

Stresten dudaklarımı parçalamamla, elime düşen birkaç damla ile aklıma gelen fikri uyguladım. Derin bir nefes aldım. Yapabilirdim, ne var ki Orhun'un o hareketlerine hoca ses çıkartmıyorsa benim buradan çıkıp gitmeme hiçbir şey diyemezdi.

Hem dudaklarım paramparçaydı şuanda, bahanem bile vardı. Derin-derin nefes alıp, götümden soluyordum. Hayatımda sanırım hiçbir zaman bu kadar tedirgin olmamıştım, şimdi şekil A da göründüğü gibi, ellerim ayaklarım titriyor, birbirine karışıyordu.

Kerem ayağa kalktığın anda gözler senin üzerine çekilecekti, o yüzden bu olayın geri dönüşü yoktu. Ayağa kalkarsan biter ve bu sınıftan çıkman gerekti...

Basorexia - (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin